Genç tüccar...

20/08/2024 Salı Köşe yazarı A.U

Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretlerinin kabr-i şerîfi Buhâra’nın kasr-ı ârifan köyündedir.

 

Bir sohbetinde şunu anlattı:

 

Bir gün Kâbe'nin yanında oturuyordum.

 

Ak sakallı, ihtiyar bir kişiyi gördüm.

 

Kâbe örtüsüne sarılmış ağlıyor ve “Yâ Rabbî! Yâ İlâhî!..” diye yalvarıp gözlerinden kanlı yaşlar akıtıyordu.

 

Kalbine bir nazar ettim.

 

Dünyâ işiyle meşguldü.

 

Malını, parasını hesap ediyordu kalbinden devamlı.

 

Gözleri ağlıyordu.

 

Gözyaşları akıyordu.

 

Kalbiyse “dünyâlık” şeylerle meşgul oluyordu.

 

İçi, dışına uymuyordu.

 

Haccımızı yaptık.

 

Mina'ya uğradık.

 

Orada çarşıda “bir genç” gördüm.

 

Büyük çapta ticâret yapıyor ve bir anda “yüz bin altın” değerinde mal alıp veriyordu.

 

Para kazanıyordu.

 

Kalbine nazar ettim.

 

Rabbini zikrediyordu.

 

Hayretime gitti.

 

Zîra zâhiren “dünyâ işiyle” meşgul gibi görünüyorsa da, bir an Rabbini unutmuyordu.

 

Gıbta ettim ona.

 

Bu, daha üstündü.

 

Çünkü bu genç, kendini ticârete vermişse de, “dünyâ sevgisi”ni kalbine sokmamıştı

 

Büyük çapta ticâret yapıyordu, ama kalbiyle hep İslâmiyetin emirlerini düşünüyordu.

 

“Günah işlerim” diye kalbi tir tir titriyordu!