Yemek için misafiri fazla bekletmemeli
16/06/2019 Pazar Köşe yazarı V.T
"Yemeği az getirmek, mürüvvetin noksanlığını, fazla getirmek ise, işin
yapmacık olduğunu gösterir!"
Ebû Abdullah Râzânî hazretleri kırâat, Arabî ilimler ve Hanbelî fıkıh
âlimidir. 426 (m. 1035)’de Irak’ta Râzân’da doğdu. 494 (m. 1101)’de Evâne’de
vefât etti. “Yemek Âdâbı” hakkında şunları anlattı:
“Yemek için misafiri fazla bekletmemelidir. Peygamber efendimiz (sallallahü
aleyhi ve sellem) bir hadîs-i şerîfte; (Acele şeytandandır. Fakat şu beş şeyde
acele etmek müstesnadır. Bunlar; misâfiri yedirmek, cenâzeyi defnetmek, bekârı
evlendirmek, borcunu ödemek, günaha tövbe etmektir) buyurdu.
Yemekleri sıra ile takdim etmelidir. Et yemeğini önce getirmek, misâfire
iyi bir ikramdır. Sofrada bakla bulundurmalıdır. Peygamber
efendimiz (Melekler bakla bulunan sofraya gelirler) buyurdu. Ev
sahibi, misâfirden önce elini yemekten çekmemelidir. Onlardan sonra sofradan kalkmalıdır.
Büyük zâtlardan bazısı, yemeğe davet ettiği kimseleri yemekle baş başa bırakıp,
yemeği bitirmelerine yakın onların yanına gelir, sofraya oturur ve Besmele ile
yemeğe başlardı. Misâfirlerine 'Haydi siz de bana yardım edin' derdi.
Böylece onların doymalarına yardım ederdi. Yemeği, yetecek miktarda ikram
etmelidir. Yemeği az getirmek, mürüvvetin noksanlığını, fazla getirmek ise,
işin yapmacık olduğunu gösterir. Fakat, ev halkının da hakkını ayırmak
lâzımdır. Çünkü misâfirden bir şey artmayabilir. Bundan dolayı da evdekileri
zor duruma sokmamalıdır...”
Biri, Ebû Abdullah Râzânî’yi hac esnasında Arafât’ta gördü. Hâlbuki, Ebû
Abdullah o sene hacca gitmemişti. Hacdan dönüşünde Ebû Abdullah’ı görünce,
“Hanımımın nikâhı üzerine yemîn ederim ki, seni hacda gördüm” dedi. Ebû
Abdullah kerâmetinin açığa çıkmasının üzüntüsüyle başını önüne eğdi. Gerçeği
söylemese adamcağızın nikâhı hakkında sû-i zanna sebeb olacaktı. Çünkü herkes
onun bu yıl hacca gitmediğini biliyordu. Adama “Senin nikâhın bozulmadı”
dedikten sonra başını kaldırdı ve şöyle ilâve etti: “Bu ümmet, Allahü teâlânın
düşmanı olan şeytanın, mümin erkekler ve kadınlar arasında fitne çıkarmak için,
bir anda şarktan garba gidebileceğinde icmâ (söz birliği, ittifâk) etti.
Allahü teâlâya ibâdet ederek kulluk eden bir kimsenin de, Allahü teâlânın
izniyle bir gecede Mekke’ye gidip geri dönebileceğini kimse inkâr etmedi.”
Sonra yemîn eden adama döndü ve “Rahat ol! Zevcen sana helâldir” buyurdu.