Zekâtını veren, kurtulacaktır
13/06/2019 Perşembe Köşe yazarı O.Ü
“Malı seviyorsan, yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer
sevmiyorsan, ye de, yok olsun!”
Sual: Zekâtını veren kimse, sahip olduğu malın kendisine vereceği zarardan
kurtulur mu?
Cevap: İslâmın beş şartından biri, malın zekâtını vermektir. Zekât vermek,
elbette lazımdır. Zekâtı seve seve ve İslâmiyetin emrettiği kimselere vermelidir.
Haşr sûresinin 9. âyet-i kerimesinde meâlen;
(Zekâtını veren, elbette kurtulacaktır) buyuruldu.
Bütün nimetlerin, malların hakiki sahibi olan Allahü teâlâ, zenginlere
verdiği nimetlerin kırkta birini, Müslümanların fakirlerine vermelerini, buna karşılık,
çok sevap, kat kat mükafat vereceğini ve;
(Zekâtı verilen malı elbette arttırırım ve hayırlı yerlerde kullanmanızı
nasip ederim. Zekâtı verilmeyen malı, dert, bela ile istemeyerek harcettiririm,
elinizden alır, düşmanlarınıza veririm, siz de bu hâli görür, kendinizi yer,
yanıp kavrulursunuz!) buyurup da, bu kadar az bir şeyi, bir din kardeşine vermemek, ne
büyük insafsızlık ve inatçılık olur. İmâm-ı Rabbânî hazretleri buyuruyor ki:
“Resûlullah efendimize uymak şerefine kavuşmak için, dünyada olan her
şeyden yüz çevirmek lazım olmaz. Böyle yapmak çok zor olur. Eğer, farz olan
zekât verilirse, dünya mallarının hepsi terk edilmiş demek olur. Böylece insan
dünyanın zararından kurtulmuş olur. Çünkü bir malın zekâtı verilince, o mal
zarardan kurtulur. Demek ki, dünya malını zarardan korumak için ilaç, o malın
zekâtını vermektir. Malın hepsini Allah yolunda vermek, elbette daha iyi ve
faydalı ise de, zekâtını ayırıp, yerine vermek de, bu işi görmektedir.”
Altın, gümüş eşyanın, çayırda otlayan hayvanların, ticaret eşyasının
zekâtını ve topraktan alınan mahsullerin uşrunu da, muhakkak vermek lazımdır.
Zekâtı, İslâmiyetin emrettiği kimselere seve seve vermelidir. Bir kimse,
helalden kazandığı hâlde, malının zekatını vermezse, ahirette azap görmesine
sebep olur. Hadîs-i şerifte;
(Altına ve gümüşe köle olana lanet olsun!) buyuruldu.
Malını seven bir kimse, niçin başkalarına bırakıp gitmektedir. İnsan,
malının hepsini veremezse, hiç olmazsa kendini de, bir vâris yerine koyup,
hissesini ahiret yolunda harcamalı veya zekâtını verip azaptan kurtulmalıdır.
Abdullah-i Ensârî hazretleri buyuruyor ki:
“Malı seviyorsan, yerine sarf et de, sana sonsuz arkadaş olsun! Eğer
sevmiyorsan, ye de, yok olsun!”