Müslümanların çileli yılları
19/06/2019 Çarşamba Köşe yazarı H.Y
Hint-Türk imparatorluğunun büyük hükümdarlarından Ekber Şah, bütün eyalet
valilerinin önünde "Din-i İlahi" diye bir şey kurduğunu
resmen ilan etti.
İslamın vartalı dönemleri-6-
Hicretten bin yıl geçtikten sonra, İslam coğrafyasının Moğol istilası ile
yıkılıp yakıldığı, binlerce âlimin kılıçtan geçirildiği ve yazılan on binlerce
kitabın yok edildiği karanlık bir devir başlamıştı. Türkistan’da Semerkant,
Buhara ve daha sonra Bağdat civarı ve hatta Anadolu toprakları da bundan
nasibini almıştı. Hindukuş Dağlarının berisindeki bütün İslam ülkeleri tarihte
eşine rastlanmadık biçimde yıkıma uğratmıştı. Bu istilâdan kurtulabilen birkaç
şanslı ülkeden birisi de Hindistan'dı. Fakat Allah tarafından bağışlanan bu
huzur ve asayiş, insanları azdırdı. Yönetici sınıfı ile zenginler zevk ve
sefahate düştü, haram yollardan para kazanma ve harama harcama normal hâle
geldi, zulüm ve zorbalık hâkim oldu, Allah'tan gaflet ve dinden uzaklaşma
tırmandı. Bütün bu yanlışlıklar, Hint-Türk imparatorluğunun büyük
hükümdarlarından biri olan Ekber Şah (öl. 1014/1605) zamanında
zirveye ulaştı. Ekber Şah, ülke topraklarını adım adım genişleterek,
Hindistan'ı tek bir merkezi idare altında toplamayı başaran ilk hükümdardır. O,
savaşçı ve ıslahatçı bir hükümdardı. Vergi konulması ve tahsili, idari teşkilat
ve ordu sistemi gibi konularda çok önemli yenilikler getirmiştir.
Bütün bunların yanında Ekber Şah'ın gerçekleştirdiği olumsuz icraatları da
olmuştu. Bunların en büyüğü ve en kötüsü yeni bir din kurmaya kalkışması idi.
Zamanında, Peygamber Efendimizin miracı ve diğer mucizeleri tartışılıyor,
mübarek şahsiyetine, hanımlarına, savaş ve akınlarına tenkitler yöneltiliyor,
O'nun Ahmed ve Muhammed gibi güzel isimleri
ile öteki Müslüman isimleri başka isimlerle değiştiriliyordu. Namaz, oruç, hac
ve diğer ibadetlerle alay edilmeye başlanmıştı. Zaten Peygamber Efendimiz, bu
bozulmanın başlayacağı kesime işaret eden hadis-i şeriflerinde “İnsanlar
arasında iki grup vardır ki, onlar düzgün olurlarsa, halk da düzgün olur, onlar
bozulurlarsa halk da bozulur: Âlimler ve yöneticiler” buyurmuştu ve ne
yazık ki, âlimlerden başlayan bozulma yöneticilere doğru yol bulmaktaydı.
Ekber Şah, 12 Rebiülevvel 987 (9 Mayıs 1579)'te düzenlenen bir mevlid
merasimi münasebetiyle Fetihpur Sikri Ulu Camii'nde minbere çıkarak, Feyzi
en-Nagori tarafından kaleme alınan ve kendisini ilahi mertebeye yücelten manzum
bir hutbe okudu. Bu olaydan sonra Şeyh Mübarek en-Nagori, Ekber Şah'ı
"sultanü'l-İslâm, emirü'l-mü'minin, zıllullahi ale'l-âlemin" olarak
tanıtan ve onu dini ve dünyevi meselelerde tartışılmaz otorite olarak kabul
eden bir belge düzenledi, ileri gelen yanlış yollara sapan âlimler de bu
belgeyi imzaladılar (Eylül 1579).
Ve nihayet 1582 yılında Ekber Şah, bütün eyalet
valilerinin önünde "Din-i İlahi" diye bir şey
kurduğunu resmen ilan etti. Yeni dini şöyle savunuyorlardı: "Hak, doğruluk
gibi evrensel gerçekler yalnız ve sadece bir dinde bulunmaz. Bunlar her din ve
millette bulunur. O hâlde her dinde hak ve gerçek olan ne varsa alınmalı, bunlardan,
hepsini bir araya toplayan tek bir din meydana getirilmeli, bütün insanlar da
ona çağrılmalıdır. Böylece milletler ve dinler arası anlaşmazlıklar son
bulacaktır. İşte insanları bir araya toplayacak olan Dîn-i İlâhî budur."
İmâm-ı Rabbânî hazretleri, Ekber Şâh’ın hükûmeti zamanında, Müslümanların
başına gelen bu sıkıntıları ve felâketleri, Müslümanlara yapılan zulüm ve
işkenceyi (Mektûbât)’ında uzun bildirmektedir.