Eğitimin ana gayesi nedir?
21/10/2019 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Son Peygamber olan Sevgili Peygamberimiz, kendisini bir muallim
(eğitimci) olarak tanıtmış, eğitimcilik vasfını, gönderiliş sebepleri
arasında zikretmiştir...
Makâlemizin hemen başında ifâde edelim ki, bilindiği üzere, eğitimde işin
esâsı, hem kendisine ve âilesine, hem de milletine, vatanına ve devletine,
hattâ bütün beşeriyete faydalı insanlar meydana getirmektir. Bizim millî
eğitimimizdeki ana hedefimiz eskiden bu idi, şimdi de bu olmalıdır. Bütün
yetkililerin, müstekîm, temiz ve faydalı nesiller yetişmesi için kafa yormaları
lâzım.
Son Peygamber olan Sevgili Peygamberimiz, kendisini bir muallim (eğitimci)
olarak tanıtmış, eğitimcilik vasfını, gönderiliş sebepleri arasında
zikretmiş, hayatı boyunca bunu tatbik etmiş ve muvaffakiyeti târihen
sâbit, başarısı dost-düşmân herkes tarafından kabul edilmiş bir eğitimcidir. Onun
bu başarılarından istifâde etmek lâzımdır.
Sevgili Peygamberimizin, 23 senede 150 bin mübârek insan, güzîde sahâbe,
"hayırlı bir ümmet" meydana getirmesi, onların da 30-40-50 sene gibi
çok kısa zaman zarfında, gâyet mahdûd imkânlarla Endülüs'ten (yani bugünkü
İspanya’dan) Çin'e kadar olan geniş coğrafî bölgeleri fethedip oralara ilim,
irfân, ahlâk, fazîlet, medeniyet, adâlet, nûr ve hidâyet götürmeleri,
ciddiyetle incelenmesi gereken bir konudur.
O, “Hâtemü’l-Enbiyâ ve’r-Rusül: Nebîlerin ve Resûllerin
sonuncusu”dur. Onun ayrıca “Resûlü’s-sekaleyn: insanların ve
cinnîlerin Peygamberi” sıfatı da vardır. Bu husus (yani bütün
insanların ve cinnîlerin Peygamberi olması hususu) ittifâklıdır,
yani bütün âlimlerimizin söz birliği ile sâbit olan bir husustur.
Peygamberlerin ve kitapların gönderilmesi, bunlarla sırât-ı müstakîmin,
doğru yolun, Cennet’e ve rızâ-i İlâhî’ye götüren yolun gösterilmiş olması,
şeksiz ve şüphesiz, yüce Allah’ın, kullarına olan nimetlerinin en büyüğüdür.
[Cenâb-ı Hakk’ın nimetleri sonsuzdur. Bu konuda, 2 âyet-i kerîme var.]
İnsanların dünyâda ve âhirette işlerinin düzgün ve faydalı olması için ve
onları yanlış, zararlı işlerden koruyup, selâmete, hidâyete, rahata ve saâdete
kavuşturmak için, bu Peygamberlerle, “Dîn=İslâmiyet” gönderilmiştir.
İSLÂMIN ZUHÛRU
Dünyâ târihinde çok önemli dönüm noktaları, kilometre taşları vardır.
Bunlardan biri de, “İki Cihân Güneşi Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm)”ın
dünyâyı teşrîfleridir.
Amerikalı yazar Stüdart “İslâm Âleminin Bugünkü Hâli” adlı kitabında diyor
ki:
“İslâm’ın zuhûru, neredeyse insanlık tarihinde kaydolunan en büyük hâdisedir. İslâm, daha evvel şahsiyet bakımından zayıf olan bir millet ve değer bakımından kıymetsiz bir ülkede zuhûr etti. Daha yirmi-otuz sene geçmeden, uçsuz-bucaksız geniş mülk ve saltanatları parçalayarak, asırlar ve nesiller boyu devam edegelen eski dinleri yıkarak, millet ve kavimlerin içindekilerini değiştirerek, sağlam bünyeli bir âlem (İslâm Âlemi) kurarak yeryüzünün yarısına yayıldı. İslâm’ın ilerleme ve yükselme sırrını ne kadar araştırıp incelersek o kadar hayranlığımız artıyor...”