Rahmet ayına kavuşmak...
23/03/2023 Perşembe Köşe yazarı S.A
Ramazan ayı, manevi ticaret mevsimidir.
Mevsiminde yapılan ticaretin kârı bir başkadır; daha çok kazandırır...
"On bir ayın sultanı"na kavuşunca Sevgili
Peygamberimiz (aleyhisselâm) şöyle buyururdu: (Ramazan geldi. Bu ayda Cennet kapıları
açılır, Cehennem kapıları kapanır, şeytanlar bağlanır. Yazıklar olsun o adama
ki; bu aya kavuşur, fakat Rabbimizin rahmetinin sağanak sağanak yağdığı bu ayda
mağfirete kavuşamaz. Bu ayda kavuşamadıysa ne zaman kavuşacak?)
Oruç ibadeti, yalnız bu ümmete değil, diğer ümmetlere de farz
kılınmıştı. Fakat onların orucu başka günlerde ve başka aylarda idi. Bize ise
ramazan ayında farz kılındı. Kur'ân-ı kerîmin nazil olduğu, içinde bin aydan
daha kıymetli Kadir Gecesinin bulunduğu ramazan ayının tercih edilmesi, nimet
üstüne nimet oldu bizim için...
Bize bir ay oruç tutmamızı farz kıldı. Bu ayın tesbitini bize
bırakmadı, yoksa her millet kendine bir ay seçecekti. Hatta o ayın hangisi
olacağı da görüş ayrılıklarına sebep olacaktı.
Dünyadaki bütün Müslümanların, aynı günde oruca başlamalarını ve
aynı günde bayram yapmalarını, birlik ve beraberliğin temini için ayını da
bizzat Rabbimiz seçti.
Kamerî aylardan olması da büyük nimet. Kullanmakta olduğumuz
Şemsî denilen aylardan olsaydı; her sene aynı mevsimde oruç tutmak zorunda
kalacaktık. Bazı yerlerde günler çok uzun, onlar hep o uzun günlerde
tutacaklardı oruçlarını ve hep zorlanacaklardı. Diğer bazı yerlerde ise kısa
günlerde oruç tutulacaktı, onlar da fazla acıkmayacakları, susamayacakları
için, nefisleri ile mücâdele ve Rabbimizin rızasını kazanmak için çekilen
sıkıntıların zevkine varamayacaklardı.
Yine Şemsî takvimle olsaydı, diğer mevsimler bu mübarek ayı misâfir
etme şerefine eremeyeceklerdi...
Ramazân-ı şerîf, her sene on veya onbir gün öne gelir. Otuzüç
sene oruç tutan bir adam, senenin bütün mevsimlerinde, bütün aylarında ve
günlerinde oruç tutmuş olur.
Ramazan ayı, manevi ticaret mevsimidir. Mevsiminde yapılan
ticaretin kârı bir başkadır; daha çok kazandırır. Hasat zamanında mahsul
almazsanız, daha sonra alacağınızdan iyi bir netice elde edemezsiniz...
Orucun diğer ibadetlerden farkı, onda gösteriş yoktur. O, kul
ile Rabbi arasındadır, başkalarının haberi bile olmaz.
Meselâ; namaz kıldığımız zaman, bizim namazımızı beğensinler,
takdir etsinler diye içimizden geçirebiliriz. Zekât verirken de aynı şeyleri düşünebiliriz.
Hac, zaten topluca yapılan bir ibadettir, gizlenemez.
Oruç, gizli bir ibadettir, kimse fark edemez, ondan ancak
Yaratıcımızın haberi olur.
Bir adam, bir yerde namaz kılıyormuş, tâdîl-i erkân ile. Bunu
gören birisi demiş ki:
-Ne kadar da mükemmel, üstelik namazın âdâbına da uygun, çok
güzel namaz kılıyorsun, tebrik ederim seni.
O da cevap vermiş:
- Ben üstelik oruçluyum da!..
Namazı belli ama, orucu belli değil. Belli olmadığı için
"orucum" deme ihtiyacını hissetmiş.
Bunun içindir ki, Rabbimiz şöyle buyuruyor: "Âdemoğlunun bütün amelleri kendisi içindir, oruç hariç. O, benim içindir. Yemesini içmesini, nefsâni arzularını benim için terk ediyor, onun karşılığını da ben vereceğim."