"Onlar, Eshâb-ı kirâmın yolundan gidenlerdir..."
27/03/2021 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Tasavvuf büyüklerinden birisine, farklı ictihâdları rahmet olan âlimlerin
kimler olduğu soruldu.
İbrâhîm Fezârî hazretleri Şafiî fıkıh âlimidir. Mısır asıllı olup 660 (m.
1262)’de Şam’da doğdu. Zamanın büyük fıkıh âlimlerinden ders aldı. Emeviyye
Camii hatipliğine tayin edildi. Burada çok talebe yetiştirdi. 729 (m. 1329)’da
vefat etti. Bir dersinde şunları anlattı:
İlim ehli, Müslümanlar arasında ameldeki ayrılığı (Amelde dört hak mezhebi)
inkâr etmezler. Zîrâ Peygamberimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) bir hadîs-i
şerîflerinde “Ümmetimin âlimleri arasındaki ayrılık
rahmettir” buyurdu.
Tasavvuf büyüklerinden birisine, ihtilâfları (farklı ictihâdları) rahmet
olan âlimlerin kimler olduğu soruldu. O anda şöyle cevap verdi: “Onlar Allahü
teâlânın kitabına sarılan, Resûl-i ekremin sünnet-i seniyyesine uymaya çok
gayret eden, Eshâb-ı kirâmın yolunda giden âlimlerdir. Bunlar da hadîs
âlimleri, fıkıh âlimleri ve tasavvuf büyükleri olmak üzere üç kısma ayrılır.
Hadîs-i şerîfler, Edille-i şer’iyyenin (dînî hükümlerin çıkarıldığı dört
kaynağın) ikincisidir. Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Peygamber
size ne verdi ise, onu alın. Size neyi yasak etti ise, onu da
almayın. (Yapma dediğini yapmayın.) Allahtan korkun, çünkü Allah, çok
şiddetli azâb sahibidir” (Haşr-7) buyuruyor.
Hadîs âlimleri, hadîs-i şerîf dinlemek, onları nakletmek, derlemek ve sahih
olanını, sahih olmayandan ayırmakla uğraşırlar. Onlar dînin bekçileridirler.
Fıkıh âlimlerine gelince; onların, hadîs âlimlerine üstünlükleri vardır. Çünkü
onlar, hadîs-i şerîfleri anlayıp, onlardan hüküm çıkarırlar. Dînin hükümlerini
bildiren onlardır. Tasavvuf ehli ise, bu iki sınıf âlimlerin bildirdiklerine
uyarlar. Bid’at işlemekten uzak dururlar. Sünnet-i seniyyeye bağlıdırlar.
Onlar, fıkıh âlimlerinin icmâ’ ettikleri husûslara uyarlar. Bağlı oldukları
mezheb içindeki fıkıh âlimlerinin ihtilâf ettikleri hususlarda en güzel ve evlâ
olanı alırlar. Te’vîllere ve nefse uymaktan doğan bid’atlere yapışmak onların
yolu değildir. Sonra, tasavvuf âlimlerinin yüksek ilimleri ve şerefli hâlleri
vardır. Onlar mu’âmelât bilgilerinden, kötü ve çirkin olan hâllerin neler
olduğundan, şerefli makamlardan anlatırlar.
Tövbe, zühd, vera’, sabır, rızâ, tevekkül, muhabbet, ümit ve korku, müşâhede, kanâat, doğruluk, ihlâs, şükür, zikir, tefekkür, murâkabe, ibret almak, Allahü teâlâdan korkmak, O’na ta’zîm, günahlara pişmanlık, hayâ, fenâ, bekâ, nefsi tanımak, nefsle mücâdele, riyanın incelikleri, gizli şehvet, gizli şirk ve bunlardan kurtulmak, gibi husûslardan bahsederler...