"Ben saraydan geliyorum..."
31/01/2022 Pazartesi Köşe yazarı A.U
Ahmed Âmiş Efendi, 1800'lü yıllarda
yaşadı.
Kabri, İstanbul'da
Fâtih Câmii yanındaki kabristandadır.
Bir grup talebesi
vardı.
Huzûruna geldiler ve;
“Hocam, izin
verirseniz biz ömreye gitmek istiyoruz” dediler.
Büyük velî buyurdu ki:
“İyi olur, selâmetle
gidin.”
Ancak gençlerin parası
yoktu.
Ve söylemeye
çekiniyorlardı.
Biri cesârete geldi:
“Şeyy… efendim.”
“Söyle evlâdım.”
“Bizim paramız yok
hocam.”
O zaman üzüldü
mübârek!
“Çok mu istiyorsunuz
ömreyi?”
“Evet hocam, çok
istiyoruz.”
"Peki" deyip açtı
ellerini;
“Yâ Rabbî! Sen şu
garipleri mahrum etme bu ulvî seferden!” diye duâ etti.
Az sonra vuruldu
kapısı.
Eşikte sevimli biri
vardı.
Büyük bir edeple;
“Efendi hazretleri,
ben saraydan geliyorum” diye arz etti.
“Buyur evlâdım, hoş
geldin.”
Elindeki keseyi
uzatıp;
“Bu, pâdişahımızın
size hediyesidir efendim” dedi ve izin isteyip geri döndü.
Kese,
altın doluydu.
O keseyi bu gariplere
verip;
“Bunlar sizi hem götürür,
hem getirir” buyurdu.
Gençler çok
sevinmişlerdi.
Elini öpüp sevinçle ayrıldılar...