Velîye ve âlime karşı gelmek, dalâlettir!..
04/03/2024 Pazartesi Köşe yazarı V.T
"Evliyâdan ve ulemâdan birine düşman olandan uzaklaşmak
lâzımdır."
Belgradlı Nasûh Çelebi Rumeli'de yaşayan büyük velîlerdendir. Belgrat'ta
doğdu. Aklî ve naklî ilimleri tahsîl etmek için İstanbul'a gelen Nasûh Çelebi,
zamânının meşhûr âlimlerinden istifâde etti. Bu arada tanıştığı, Nakşibendiyye
yolunun mensublarından İskender Efendinin sohbetlerine devâm etti. Yüksek
makamlara kavuşup kemâle geldi. Hocası tarafından Belgrat'a gönderildi. 1573
(H.981) senesinde Belgrat'ta vefât etti. Bir sohbetinde şunları anlattı:
“Evliyâdan ve ulemâdan birine düşman olandan uzaklaşmak lâzımdır. Velîye ve
âlime karşı gelmek, dalâlettir. Kendini helak etmektir. Allahü teâlânın
velîleri, ilmi ile âmil olan âlimlerdir. Bunlardan ölü veya diri olan birisini
dil veya kalb ile inkâr etmek, açık bir küfürdür. İnkâr edenin imansız
olacağını bütün Müslümanlar söz birliği ile bildirmişlerdir. Müslümanların
bütün mezheblerine göre imansız olurlar. Çünkü bu, dîn-i İslâmı inkâr etmektir.
İnkâr eden, câhil ve ahmak olduğu için, bu inkârının, çirkinliğini, bozukluğunu
anlamamaktadır. Bâtıl ve bid’at olan ve kendine göre çirkin olan birşeyi inkâr
ettiğini zannetmektedir. Velînin işini ve sözünü böyle sanarak, bu tehlikeye
düşmekte, ona fâsık veya kâfir, zındık demektedir. Hâlbuki, Allahın velîsi, bu câhilin
kötülediği şeylerden çok uzaktır. Sözleri ve işleri İslâmiyete uygundur. Tâat
ve kurbettir. O câhil ise, inat etmekte, evliyânın ilimlerini, sıddîkların
marifetlerini anlamamaktadır. Kalbi ölmüş, hakîkati göremiyor. Küfür, dalâlet
ve zındıklık çukuruna kendisi batmıştır. Tevhîd ehli olduğunu, tâat yaptığını,
insanlara ilm ve feyz verdiğini sanıyor. Kıyâmet günü küfrünün cezasını
bulacak, zulmlerinin, iftiralarının azâblarını çekecektir.
Dünyâda kendine ve benzerlerine kâfir demiyor. Çünkü, hepsi inkârda
ortaktırlar. Kendilerini Müslüman sanıyorlar. Hâlbuki, Müslümanlar, bunların
imansız olduklarını bilmektedir. Çünkü Müslümanlar, Allahın evliyâsına ve
onların doğru hâllerine inanıyorlar. İnkâr edenlerin anlamamaları, bilmemeleri
özür olmaz. Çünkü, dînini bilmemek özür değildir.
Bunların evliyâyı bilmemeleri, Yahudilerin, Hıristiyanların ve Mecûsilerin
ve putlara tapanların, Muhammed aleyhisselâmın hak dînini bilmemeleri gibidir.
Onların bilmemeleri özür olmadığı gibi, bunların bilmemesi de özür olmaz.