"Velîleri sevmeyenler helak olurlar!"
05/03/2024 Salı Köşe yazarı V.T
"Allahü teâlânın sevdiği kulları sevmeyenler, helak olur. Bu
düşmanlık, onların perişân olmalarına kâfidir!"
Üsküdarlı Nasûhî Efendi büyük velîlerdendir. Kastamonulu Şeyh Şâbân-ı Velî
hazretlerinin torunlarındandır. 1648 (H.1058) senesinde İstanbul'da, Üsküdar'da
doğdu. Zamânının medreselerinde tefsîr, hadîs, fıkıh gibi zâhirî ilimleri
tahsil etti. Bu arada Halvetiyye yolunun şeyhlerinden olan Ali Atvel
hazretlerinin hizmetine girdi. Uzun süre riyâzet ve mücâhedelerden sonra, keşf
ve kerâmet sâhibi olgun bir velî oldu. Üsküdar Doğancılar'daki dergâhında
talebe yetiştirdi. Talebeleri arasında vezirler ve devlet adamları da vardı.
1718 (H.1130) senesinde İstanbul'da vefât etti.
Sarayda vazîfeli Mehmed Ağa anlattı: "Sarayda, Enderûndan yetişmiş bir
ağa, Üsküdar'daki konağında oturuyordu. Doğancılar'da Nasûhî Efendinin vefât
ettiği duyuldu. Cenâze namazı kılınmak üzere câmiye götürülüyordu. Ağanın evi
önünden geçerken, ağa, kalabalığı görmeyeyim diye pencerelerin perdelerini
kapattı. Çünkü Nasûhî hazretlerinin büyüklüğüne inanmazdı...
Ağa, o gece rüyâsında büyük bir kalabalığın Pâdişâh Sultan Ahmed Hanı
beklediğini gördü. Halk, yolun kenarlarına dizilmişlerdi. Öyle ki, çarşının
aşağı başından Ahmediye Câmiine kadar yollar doluydu. Herkes heyecanla
bekleşiyordu. Bâzılarına niçin beklediklerini sorduğunda, onlar; 'Pâdişâhımız,
Nasûhî Efendi hazretlerini ziyârete gelecek. Onun gelmesini
bekliyoruz' dediler. Bu sırada Nasûhî Efendi, Pâdişâhın geleceği
istikâmete doğru, beyaz bir at üstünde göründü. Etrafında talebeleri vardı.
Nasûhî Efendi, Ağa'nın önünden geçerken durdu. Ona dönüp; 'Allahü teâlânın
sevdiği kulları sevmeyenler, helak olur. Bu düşmanlık, onların perişân
olmalarına kâfidir. Sen acele tövbe et ki, kurtulasın!' buyurdu...
O sırada uyanan Ağa, sıkıntıdan ter içinde kaldığını gördü. Hemen tövbe
edip, abdest aldı. İki rekat namaz kılıp Kur'ân-ı kerîm okudu. Sevaplarını
Nasûhî hazretlerinin rûhuna bağışladı. Bir müddet durdu. Hiç âdeti olmadığı
halde dışarı çıkıp tek başına sokak kapısını açtı ve yola çıktı. Hanımı onun
alışılmamış bu hâli sebebiyle beni (Karakulak Mehmed Ağa) çağırdı. 'Ağa nereye
gidiyor acabâ tâkib et' dedi. Ben de ağanın arkasınca gittim...
Ağa Doğancılar'a geldi. Nasûhî Efendinin dergâhına girdi. Ben de varıp bir
köşeye gizlendim. Ağanın hareketlerini tâkip ettim. Sabah namazını
kıldıktan sonra, Nasûhî hazretlerinin türbesine girdi. Kabr-i şerîfinin başında
bir mikdar durduktan sonra, Kur'ân-ı kerîm okudu."