Musibetlere sabır hakkında...
06/09/2019 Cuma Köşe yazarı V.T
"Belâlara sabretmek ve musibetler karşısında Allahü teâlâyı hatırlamak
insana lâzımdır."
İbn-i Fentûrî hazretleri Mâlikî mezhebinin büyük hadîs ve fıkıh
âlimlerindendir. 314 (m. 926) yılında Endülüs’ün (İspanya’nın) Kurtuba
(Cordoba) şehrinde doğdu. 380 (m. 990)’da vefât etti. Bir dersinde,
“Musibetlere sabır” hakkında buyurdu ki:
Resûlullahın (sallallahü aleyhi ve sellem) Mâriye’den (radıyallahü anha)
dünyâya gelen oğlu İbrâhim, hicretin sekizinci senesinde birbuçuk yaşında iken
vefât etti. Hasta iken, Resûlullah kucağına aldı ve mübârek gözlerinden yaş
aktı. İbrâhim vefât edince de, “Yâ İbrâhim, ölümüne çok üzüldük.
Gözlerimiz ağlıyor. Kalbimiz sızlıyor. Fakat Rabbimizi gücendirecek bir şey
söylemeyiz” buyurdu.
İbn-i Abbâs’ın (radıyallahü anhüma) rivâyet ettiği bir hadîs-i şerîfte,
Resûlullah efendimiz buyurdu ki: “Allahü teâlânın emri ile kalemin levh-i
mahfûzda ilk yazdığı şey şudur: 'Ben Allahım. Allahtan başka ilâh yoktur.
Muhammed (aleyhisselâm) benim kulum ve Peygamberimdir. Kim benim, kaza ve
kaderime rızâ gösterir, belâlara sabreder, nimetlerime şükrederse, onu sıddîk
olarak yazarım ve sıddîklarla birlikte kıyâmet gününde onu haşreder ve Cennetime
koyarım. Kim kaza ve kaderime inanmaz, belâlara sabretmez, gönderdiğim
nimetlerime şükretmezse, benim mülkümden çıksın, kendisine benden başka bir Rab
arasın.”
Fakîh Ebülleys hazretleri “Belâlara sabretmek ve musibetler karşısında
Allahü teâlâyı hatırlamak insana lâzımdır. Çünkü, insan bu sabrı ve zikri
gösterirse, Allahü teâlânın kazâ ve kaderine rızâ göstermiş ve şeytanı kovmuş
olur. Vefât eden bir kişi arkasından, feryâd figân etmek, üst baş yırtmak
haramdır. Sessiz ağlamakta bir mahzur yoktur. En güzeli, en efdali
sabretmektir” buyurdu.
Hazreti Ali (radıyallahü anh) buyurdu ki: “Sabır üç kısımdır: İbâdet ve tâatlarda sabır, günahlara karşı sabır, musibet ve sıkıntılara karşı sabırdır. Kim ibâdet ve tâatlarda, Allahü teâlânın emirlerini yapmada, beş vakit namazı muntazaman vaktinde kılmada sabır gösterirse, kendisine yüz derece verilir. Her bir derece, gökle yer arası kadardır. Kim günahlara düşmemek için, haram işlememek için sabrederse, Allahü teâlâ kendisine kıyâmet günü altıyüz derece ihsân eder. Kim de musibetlere, başına gelen sıkıntı ve eziyetlere sabır gösterirse, ona da Allahü teâlâ hesapsız dereceler ihsân eder.”