Namazlarını devamlı kılanlara büyük müjde!
25/05/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
“Sahibini fenâlıktan alıkoymayan namaz, Allahtan uzak olmaktan başka bir
şeyi arttırmaz.”
Ebü'l-Mehâmid Hârisî hazretleri Hanefî fıkıh âlimidir. 531'de (m. 1137) İran’da Serahs'ta doğdu. Zamanın büyük âlimlerinden fıkıh ilmi tahsil etti ve ilminin yüksekliğinden dolayı "Şeyhülislâm" lakabıyla tanındı. Merv'de yerleşerek talebe yetiştirdi. 606 (m. 1209) tarihinde orada vefat etti. Namazda Huşû’un fazileti hakkında şunları anlattı:
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen; “Muhakkak
müminler felah buldular (yani, Cennette ebedî kalmakla saadete
kavuştular.) Onlar namazlarında Allahü teâlâdan korkarlar (O’na
tezellül ve tevâzu gösterirler. Öyle ki, sağlarında ve sollarında olan
kimseleri bilmezler)” buyuruyor. (Mü’minûn-1, 2) Allahü teâlâ bu
âyet-i kerîmede, müminleri imânlarından sonra, huşû’ ile kıldıkları namazları
sebebi ile medh buyurdu. Sonra kurtulanların vasıflarını saydıktan sonra
meâlen;
“Onlar ki, namazlarını gereği üzere devamlı
kılarlar” buyurdu. (Mü’minûn-9) Sonra bu sıfatların semeresi hakkında
da meâlen;
“İşte bu vasıfları toplayanlar, vâris olanlardır ki,
onlar, Firdevs Cennetine vâris olacaklardır.” (Mü’minûn-10, 11) buyurup,
âyet-i kerîmenin evvelinde, onları felaha, sonunda ise Firdevs Cennetine vâris
olmakla vasfetti.
Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem)
hadîs-i şerîflerde buyurdu ki: “Namaz kıldığın zaman (nefsine,
hevâsına ve ömrüne) veda eden (ve mevlâsına teveccüh eden) gibi
namaz kıl.”
“Sahibini fenâlıktan alıkoymayan namaz, Allahtan uzak
olmaktan başka bir şeyi arttırmaz.”
“Allahü teâlâ, bedeni ile beraber kalbi hazır olmayan
kimsenin namazına bakmaz (değer vermez).”
Hâtim-i Esam’a nasıl namaz kıldığı
sorulunca, şöyle cevap verdi: “Namaz vakti gelince, temiz bir kalb ile niyet
ederek abdest alırım. Abdest uzuvlarımı yıkar, kalben de tövbe ederim. Sonra
câmiye giderim. Bütün azâlarım, namaz için hazır hâle gelinceye kadar beklerim.
Namaza başlayacağım zaman Mescid-i Harâm-ı gözümün önüne getirir, Makâm-ı
İbrâhim’i iki kaşım arasında tutar, Cenneti sağımda, Cehennemi solumda, Sıratı
ayaklarımın altında, can alıcı meleği arkamda düşünür, kalbimi Allahü teâlâya
teslim eder, sonra ta’zimle Allahü ekber der, hürmetle kıyâm, heybetle kırâat,
tevâzuyla rükû’, tazarru’ (kendini alçaltma, yalvarma) ile secde, hilm ile
cülus (tehıyyattaki oturuş), şükürle selâmı yerine getiririm. Benim namazım
böyledir.”