Din ve dünyâ saadeti için...
08/05/2022 Pazar Köşe yazarı S.K
Çocuklara îmân, Kur’ân
ve Allahü teâlânın emirleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din ve dünyâ
saadetine ererler...
Evlât, ana baba elinde
bir emânettir. Çocukların temiz kalbleri kıymetli bir cevher gibidir. Mum gibi,
her şekli alabilir. Küçük iken, hiçbir şekle girmemiştir. Temiz bir toprak
gibidir. Temiz toprağa hangi tohum ekilirse, onun meyvesi hâsıl olur. Çocuklara
îmân, Kur’ân ve Allahü teâlânın emrleri öğretilir ve yapmaya alıştırılırsa, din
ve dünyâ saadetine ererler. Bu saadette anaları, babaları ve hocaları da ortak
olur. Eğer bunlar öğretilmez ve alıştırılmaz ise, bedbaht olurlar, zarara
uğrarlar. Yapacakları her fenâlığın günâhı, ana, baba ve hocalarına da verilir.
Tahrîm sûresinde altıncı âyet-i kerîmesinde meâlen (Kendinizi ve evlerinizde
ve emrlerinizde olanları ateşten koruyunuz!) buyrulmaktadır.
Bir babanın, evlâdını
Cehennem ateşinden koruması, dünyâ ateşinden korumasından daha
önemlidir. Cehennem ateşinden korumak da, îmânı ve farzları, Allahü
tealanın emirlerini ve harâmları, Allahü talanın yasak ettiği
şeyleri öğretmekle ve ibâdete alıştırmakla ve dinsiz, ahlâksız,
kötü arkadaşlardan korumakla olur. Bütün fenâlıkların başı, kötü
arkadaştır... Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” (Bütün
çocuklar Müslimânlığa uygun ve elverişli olarak dünyâya gelir. Bunları, sonra
anaları, babaları Hıristiyan, Yahûdî ve dinsiz yapar) sözü ile
Müslümânlığın yerleştirilmesinde ve yok edilmesinde en mühim işin, gençlikte
olduğunu bildiriyor.
Yine Peygamberimiz
“sallallahü aleyhi ve sellem” buyuruyor ki: (Hepiniz bir sürünün çobanı
gibisiniz. Çoban sürüsünü koruduğu gibi, siz de evlerinizde ve emirleriniz
altında olanları Cehennemden korumalısınız! Onlara Müslümânlığı öğretmelisiniz!
Öğretmez iseniz mesül olacaksınız.) Bir kerre de buyurdu ki: (Çocuklarına
Kur’ân-ı kerîm öğretenlere veyâ Kur’ân-ı kerîm hocasına gönderenlere, öğretilen
Kur’ânın her harfi için, on kerre Kâbe-i muazzama ziyâreti sevâbı verilir ve
kıyâmet günü, başına devlet tâcı konur. Bütün insanlar görüp imrenir.) Yine
buyurdu ki: (Bir Müslümânın evlâdı ibâdet edince, kazandığı sevâb
kadar, babasına da verilir. Bir kimse, çocuğuna fısk, günâh öğretirse, bu çocuk
ne kadar günâh işlerse, babasına da o kadar günâh yazılır.)
O hâlde, her
Müslümânın birinci vazîfesi, evlâdına İslâmiyeti ve Kur’ân-ı kerîmi
öğretmektir. Evlâd, büyük nimetdir. Nimetin kıymeti bilinmezse, elden gider.
Bunun için
(Pedagogie), yani çocuk terbiyesi, İslâm dîninde çok kıymetli bir ilimdir.
İslâm dînine karşı olanlar da, bu mühim noktayı anladıkları içindir
ki, "Gençliğin ele alınması birinci hedefimizdir. Çocukları dinsiz
olarak yetişdirmeliyiz" diyorlar. Allahü teâlânın emirlerinin
öğretilmesini ve yaptırılmasını engellemek için "Gençlerin kafalarını
yormamalıdır. Din bilgilerini büyüyünce kendileri
öğrenirler" diyorlar.
O hâlde, Müslümâlar İslam düşmanlarının hîlelerine, yalanlarına aldanmamalı, onların okşayıcı, aldatıcı, yardımsever sözlerine inanmamalıdır.