Tuğladan yastık!..
08/10/2020 Perşembe Köşe yazarı A.U
Alâeddîn-i Attâr hazretlerinin babası, çok zengin biriydi Buhâra'da.
Nihâyet ömrü bitti ve öldü.
Çok da mal ve para bırakmıştı.
Ama Alâeddîn, hiçbir şey almadı.
Behâeddîn Buhârî ismini işitmişti.
O mübârek zâtı buldu.
Ve gidip Ona talebe oldu.
Ne yorganı vardı odacığında.
Ne de bir yatağı.
Bütün dikkatini dersine vermişti.
Hocası da, Onu çok sevdi.
Kalbindeki cevheri gördü.
Ve bir gün hanımına dedi ki:
“Kızımız bülûğa erince, haber ver.”
Bir müddet sonra aldı bu haberi.
Ve Alâeddîn'in odasına gitti.
Gördü ki, bir hasıra oturmuş.
Dersine çalışıyor.
Alâeddîn, hocasını gördü.
Ve birden fırladı ayağa.
Mübârek zât içeri girdi.
Etrâfa şöyle bir baktı.
Bir kırık testisi vardı köşede.
Bir tek de tuğlası.
Ona buyurdu ki:
“Sana bir teklîfim var.”
“Buyurun hocam, emredin.”
“Kabul edersen, seni kızımla evlendirmek istiyorum, ne dersin?”
Alâeddîn şaşırdı!
Ve cevâben arz etti ki:
“Bu, bana çok büyük bir lütuf olur.
Ama hiç dünyâlığım yok efendim”
Hocası da;
“Biliyorum evlâdım, ama evlenmek için dünyâlık şart değil ki. Rızkınıza
gelince, Allahü teâlâ rızka kefîldir” buyurdu.
Ve düğünleri olup evlendiler...