"Sen evlâdım isen, bu da evlâdımdır!"
21/12/2023 Perşembe Köşe yazarı V.T
Mekke
Şerîfi Abdülmuttalib, Ebü'l-Ahvâl'i üzmüştü. O gece rüyasında Peygamber
efendimizi gördü!..
Ebü'l-Ahvâl Cisr hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1792
(H.1207) senesinde Lübnan’da Trablusşam'da doğdu. Evliyânın büyüklerinden Şeyh
Abdullah Debbâ'nın sohbetlerinde bulundu. İlim tahsîline devâm etmek için
Mısır'da Câmi-ul-Ezher'e gitti. Burada Şeyh Ahmed Savî'den icâzet aldı. Sonra
memleketine döndü. Bir ara İstanbul'a gitti...
İstanbul'dayken Mekke Şerîfi Abdülmuttalib kendisini üzmüştü. O
gece rüyasında Şerîf Abdülmuttalib Peygamber efendimizi (sallallahü aleyhi ve
sellem) Muhammed Cisr'in elinden tutmuş olarak gördü. Bu esnâda Şerîf
Abdülmuttalib onlara doğru yöneldi. Fakat Peygamber efendimiz mübârek yüzünü
ondan çevirdi. Şerîf Abdülmuttalib; "Yâ Resûlallah! Mübârek yüzünüzü
benden niçin çeviriyorsunuz?" diye arz etti. Peygamber efendimiz,
Ebü'l-Ahvâl Cisr'i işâret ederek; "Bunu niçin üzüyorsun? Sen benim evlâdım
isen, bu da benim evlâdımdır" buyurdu...
Şerîf Abdülmuttalib korku ile rüyâdan uyandı. Sabah olunca,
hemen Ebü'l-Ahvâl Cisr'in yanına gitti ve ona gördüğü rüyâyı anlattı. Ondan af
diledi. Peygamber efendimizin mübârek soyundan olduğu kat'î belli olmamakla
berâber bu hâdise Ebü'l-Ahvâl Cisr'in Peygamber efendimizin neslinden olduğuna
delil gösterilir...
Şeyh Ahmed Abdülcelîl'in ayağından rahatsızlığı vardı ve bir
hayli muzdaripti. Doktorlar hastalığın tedâvîsinden âciz kalmış, hattâ bâzı
tabipler vücûda sirâyet edip yayılmaması için o ayağın kesilmesini teklif
etmişlerdi. Ebü'l-Ahvâl Cisr İstanbul'dan yeni dönmüştü. Şeyh Ahmed
Abdülcelîl'i sorduğunda, durumunu arz ettiler. O da ziyâretine gitti...
Ahmed Abdülcelîl yatağında hareketsiz hâlde yatıyordu. Elindeki
asâsı ile hasta ayağına vurdu. Bu sırada ayağındaki yara patlayıp, irin ve
cerahat çıktı. Bundan kısa bir müddet sonra, ayağa kalkıp yürümeye başladı.
Böylece Allahü teâlâ ona Muhammed Cisr'in eliyle şifâ ihsân etti. Ebü'l-Ahvâl
Cisr, 1846 (H.1262) senesinde Filistin'de Led köyünde vefât etti. Sohbetlerinde
buyurdu ki:
"İnsanın şerefi ve mertliği kimseyi hoşlanmadığı bir şeyle
karşılamaması; ahlâkının güzelliği başkasına eziyet veren şeyi terk etmesi;
cömertliği, üzerinde hakkı olan kimselere iyilik etmesi, insaflı olması; hak
ortaya çıktığı zaman hakkı kabul etmesidir."
"Üç şey vardır ki, kimde bulunursa Allahü teâlâ ondan râzı
olur. Çok istigfâr etmek, yumuşaklık ve sadâkat çokluğu."