Allahü teâlâyı sevmenin alameti nedir?
11/07/2020 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Din büyüklerimizden biri buyurdu ki: "Ben Allahü teâlâyı sevdiğimi
zannediyordum. Hâlbuki O beni seviyormuş!.."
Sevgi, hiçbir karşılık beklemeden sevgiliye (Allahü teâlâya) tâbi
olmak, Ona itaat etmek, Onun her işini güzel, her eziyetini, her iyilikten daha
tatlı görmek ve Onun dostlarını dost, düşmanlarını düşman bilmek, kısacası Onun
rızası için yaşamaktır...
Büyük velilerden Hazret-i Sehl'e, "Allah’ı sevmenin alameti
nedir?" diye sorduklarında buyurur ki:
"Allahü teâlâyı sevmenin alameti, Kur'ân-ı kerimi sevmektir. Kur'ân-ı
kerimi sevmenin alameti Peygamberi (aleyhisselam) sevmektir. Peygamberi sevmenin
alameti, sünnete uymaktır. Sünnete uymanın alameti, ahireti sevmektir...
Ahireti sevmenin alameti, dünya sevgisini kalpten çıkarmak, dünyaya
buğzetmektir. Dünyaya buğzetmenin alameti de, kendisini ahirete götürecek kadar
mal ile yetinmek ve ahirete hazırlanmaktır..."
Bir kimse, Allahü tealayı seviyorsa, bilsin ki Allah da onu
seviyor demektir. Büyüklerden biri buyurdu ki:
"Ben Allahü teâlâyı sevdiğimi zannediyordum. Hâlbuki O beni
seviyormuş!.."
Büyük İslam âlimi Hüseyin Hilmi Işık Efendi "kuddîse sirrûh" bu
hususta buyurdu ki:
"Allahü teâlâ ancak çok sevdiği, çok mümtaz kıldığı kullarına sevdiği
bir dostunu tanımayı nasip eder. Sevdiği bir dostunu tanıtmak aynen Eshab-ı
kirama hazreti Peygamberi (sallallahü aleyhi ve sellem) tanıtması gibidir.
Ona sevdiği bir kulunu tanıtması demek, ona çok büyük nimetler vereceğinin,
Cenneti nasip edeceğinin alametidir. Çünkü vermek istemeseydi istek vermezdi.
'Biz istedik' diyoruz. Hiç alakası yok! Onu veren Allah'tır (celle
celalühu)...
Cenâb-ı Hakk, bu güzel itikadı, bu güzel imanı, hele hele bu büyüklere olan
sevgiyi çöplüğe koymaz... İnsanın kalbi pırlantaya layıktır. Onun için o
büyükleri tanıtır ve sevdirir. Bunun için de ne kadar şükretsek azdır. Bu 'özel
tahsis'tir kardeşim...
Allahü teâlâ, Peygamber Efendimize buyurdu ki: (Göğsünü
paralayacak şekilde kendini niye öyle harap ediyorsun? Bana neden inanmıyorlar,
iman etseler ateşte yanmayacaklar deyip niye kendini bu kadar sıkıntıya
sokuyorsun. Hidayet benim elimdir. Bu hakkı senin eline vermedim...) Onun
için hepimiz Cenab-ı Hakk'ın bu özel lütfuna kavuştuk kardeşim. Böyle yüce
Allah'a insan nasıl itaat etmez, nasıl onu sevmez?
Peki, Allahü teâlâyı nasıl seveceğiz? Cenâb-ı Hakk'a teşekkür namaz
kılmakla olur. İmandan sonra namaz gelir. Namaz kılmayan yüz bin hac yapsa, yüz
bin sadaka dağıtsa bunların hepsi bir vakit namaz etmez... Direksiz bina olmaz.
Namazsız da din olmaz...
O hâlde, mümin nefes aldığı müddetçe; ayakta, oturarak, nasıl imkânı varsa namazını kılmak zorundadır kardeşim..."