Kelime-i şehâdet söylemek farzdır
12/06/2020 Cuma Köşe yazarı V.T
Kelime-i şehâdet, Müslümanlığın başlangıcında ve ilk olarak farz oldu.
Hasen ibn-i Ebî Hüreyre hazretleri Şafiî fıkıh âlimidir. Eshab-ı kiramın
büyüklerinden Ebû Hüreyre’nin (radıyallahu anh) soyundan gelmektedir.
Bağdat'ta yaşadı. Ebû İshak Mervezî’nin derslerine devam ederek Şafiî fıkhında
söz sahibi oldu. Dârekutnî, Hâkim Nîşâbûrî ve Taberî gibi meşhur âlimler onun
talebelerindendir. İbn-i Ebî Hüreyre 345 (m. 956)’da Bağdat'ta vefat etti.
Buyurdu ki:
İslâmın beş şartından en üstünü, "Kelime-i şehâdet" söylemek
ve mânasına inanmaktır. Bundan sonra üstünü, namaz kılmaktır. Daha sonra, oruç
tutmak, daha sonra, haccetmektir. En sonra, zekât vermektir. Kelime-i şehâdetin
en üstün olduğu, söz birliği ile bellidir. Geri kalan dördünün üstünlük
sırasında, âlimlerin çoğunun sözü, yukarıda bildirdiğimiz gibidir. Kelime-i
şehâdet, Müslümanlığın başlangıcında ve ilk olarak farz oldu. Beş vakit namaz,
bi'setin onikinci senesinde ve hicretten bir sene ve birkaç ay önce mîraç
gecesinde farz oldu. Ramazan-ı şerif orucu, hicretin ikinci senesinde, şabân
ayında farz oldu. Zekât vermek, orucun farz olduğu sene, ramazan ayı içinde
farz oldu. Hac ise, hicretin dokuzuncu senesinde farz oldu.
Bir kimse, İslâmın bu beş şartından birini inkâr ederse, yâni inanmaz,
kabul etmezse, yahut alay eder, saygı göstermezse, ne'ûzübillah, kâfir olur!..
Bunlar gibi, helâl ve haram olduğu, açık olarak ve söz birliği ile bildirilmiş
olan başka şeylerden birini de kabul etmeyen, yâni helâle haram diyen veya
harama helâl diyen de kâfir olur. Dinde zarûrî mâlûm olan, yâni, İslâm
memleketinde yaşayan câhillerin bile işittiği, bildiği, din bilgilerinden
birini inkâr eden, beğenmeyen, kâfir olur.
Müslüman olduğunu söyleyen bir kimsenin, yapacağı her işin, şeriate, yâni
İslâmiyete uygun olup olmadığını bilmesi lâzımdır. Bilmiyorsa, bir Ehl-i sünnet
âliminden sorarak veya bu âlimlerin kitaplarından okuyarak öğrenmesi lâzımdır.
İş, şeriate uygun değil ise, günah veya küfürden kurtulamaz. Her gün
hakîkî tevbe etmesi lâzımdır. Tevbe edilen günah ve küfür, muhakkak affolur.
Ben Müslümanım diyen kimsenin, îmanın ve İslâmın şartlarını ve dört mezhebin icmâ'ı, yâni söz birliği ile bildirdiği farzları ve haramları öğrenmesi ve önem vermesi lâzımdır. Bilmemesi özür değildir. Yâni, bilip de inanmamak gibidir. Bilmediğini öğrenmesi farzdır. Yalan söylemek, dedikodu, gıybet, iftirâ, hırsızlık, hile, hiyânet, kalp kırmak, fitne çıkarmak, başkasının malını ondan izinsiz kullanmak günahtır.