Bütün kazancını kitaba yatıran mübarek zat...
16/06/2024 Pazar Köşe yazarı V.T
Hüsâmeddîn Hüseyn, dünyâ işlerine hiç ehemmiyet vermez, devamlı kitaplarla
ve ilimle meşgûl olurdu.
Molla Hüsâmeddîn Hüseyn Efendi Osmanlı âlimlerindendir. Aslen İran’ın Tebrîz şehrindendir. 880 (m. 1475) senesinde vefât etti. Önceleri bazı medreselerde müderrislik yaptı. Daha sonra Fâtih Sultan Muhammed Hân tarafından Fâtih Câmii civarında yaptırılan Sahn-ı Semân Medreselerinden birine müderris olarak tayin edildi. Fâtih Sultan Muhammed onu çok sever ve sayardı.
Bir defasında Fâtih, cihâda gidiyordu. Âlimler de
Sultân’ı uğurluyorlardı. Âlimler arasında, Nisa sûresinin; “Ey îmân
edenler! Allaha, Peygamberine îmân ediniz...” meâlindeki 136. âyet-i
kerîmesinin tefsîri hakkında sohbet oluyordu. Bir tarafta ise, mehter takımı
olanca haşmetiyle marş çalıyordu. Gülbanklar gümbür gümbür etrâfı inletiyor,
askerleri coşturuyordu. Müslümanlar, Allaha ve Peygambere inandıkları hâlde,
neden bu âyet-i kerîmede “Allaha ve Peygamberine îmân ediniz” diye
emrediliyordu. Acaba bunun hikmeti neydi? Sultan, Hüsâmeddîn’e dönerek;
“Sen bu hususta ne dersin?” diye sordu. O da;
“Sultânım, bunun hikmetini deminden beri davullar,
'Düm düm devam edin, devam edin' diye açıklıyorlar. Yani, Allaha ve
Peygambere îmânınızda devamlı olunuz demektir” diye cevap verdi. Bu cevap,
Sultân’ın çok hoşuna gitti ve ona iltifâtlarda bulundu.
Hüsâmeddîn Hüseyn, bir gün Sultân’ın elini öpüyordu.
(Anne-babanın, âlimlerin ve adâletli sultanların elleri öpülür.) Sultan, her
zamanki âdetinin aksine, elinin ayasını uzattı ve bununla ne kasdettiğini
sordu. O da; “Ayasofya Medresesi Müderrisliğini” diye cevap verdi. Yanî, çok
dindar olan Hüsâmeddîn Sultân’ın elini öpünce, "aya" ve
"sûfi" birleşmiş oldu. Sultân’ın bu nüktesini keskin zekâsıyla hemen
anladı. Fâtih de onu Ayasofya Medresesi Müderrisliğine tayin etti.
Hüsâmeddîn Hüseyn, dünyâ işlerine hiç ehemmiyet
vermez, devamlı kitaplarla ve ilimle meşgûl olurdu. Medreseye bile hangi
yollardan gidip geldiğine pek dikkat etmezdi. Hattâ bir seferinde yanlışlıkla
Molla Arabî’nin medresesine girmişti. O anda Molla Arabî oturduğu yerde
talebelere ders anlatıyordu. Hüsâmeddîn’in yanlışlıkla içeri girdiğini görünce,
ona hürmeten ayağa kalkmıştı...
Kitaplara çok düşkün olduğundan,
maaşından para biriktirir; maişetinden artan parayla kitap alırdı. Bu
sebeple kütüphânesinde pekçok kitabı vardı.