Dini bozan din adamları!
11/09/2020 Cuma Köşe yazarı O.Ü
"Fıkıh, ilmihal kitaplarına uyanlar, doğru yolda kaldı, dinlerini
kurtarabildi.”
Sual: İslam dünyasında, İslamiyetin emir ve yasaklarını, mevki ve para
hırsı sebebiyle doğru olarak anlatmayan veya yanlış anlatan din adamları,
müftiler olmuş mudur?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Seâdet-i Ebediyye kitabında deniyor ki:
“İslamiyette şeyhülislamlar ve İslam müftileri vardı. Müfti adını taşıyan
devlet memurlarının da bulunduğu zamanlar oldu. İslam müftisi ile müfti denilen
memurları birbirine karıştırmamalıdır. İslam müftileri, Allahü teâlânın
emirlerini ve yasaklarını bildiren âlimler idi. Müfti denilen devlet memurları
ise, zaten İslamiyeti bilmezlerdi. Allahü teâlânın yasak ettiği bir şeyi, kanun
emretseydi, bu şeyi yapmak caiz değildir demezlerdi. Allahü teâlânın emrettiği
bir şeyi, bir zalim terk etseydi, bu şeyi yapmak lazım olduğunu
söyleyemezlerdi. Susarlar veya tersini söylerlerdi. Böylece, kendileri dinden
çıkar, Müslümanları da günaha veya küfre sürüklerlerdi. Cengiz askerinin, İslam
memleketlerine yayılıp, camilerin yıkıldığı, Müslümanların öldürüldüğü
zamanlarda, Fâtımîler, Resûlîler hatta Abbâsîler zamanında, böyle müfti denilen
devlet memurları, haramlara caizdir dediler. Hatta, Kur’ân-ı kerime mahluktur
dediler. Müfti adı verilen bu memurların böyle uydurma fetvalar vererek dinin
yıkıldığı zamanlarda, fıkıh, ilmihal kitaplarına uyanlar, doğru yolda kaldı,
dinlerini kurtarabildi.”
***
Sual: Fetva ne demektir, her din adamının, dinî konuda söylediği
sözlere fetva denebilir mi veya fetva nasıl olmalıdır?
Cevap: Fetva demek, herhangi bir şeyin ahkam-ı islamiyyeye uygun olup olmadığını bildirmek demektir. Yalnız, uygundur veya caiz değildir demek, fetva olmaz. Bu cevabın, hangi fıkıh kitabının, hangi yazısından alındığını da bildirmek lazımdır. Fıkıh kitaplarına uymayan fetvalar yanlıştır. Bunlara bağlanmak caiz değildir. İslam bilgilerini öğrenmeden, bilmeden, âyet-i kerime veya hadis-i şerif okuyup da, bunlara kendi kafasına, kendi görüşüne göre mana verenlere İslam âlimi denmez. Bunlar Beyrut'taki papazlar gibi, Arapça bilen bir tercüman olabilir. Ne kadar yaldızlı, parlak söyleseler ve yazsalar da, hiç kıymeti yoktur. Ehl-i sünnet âlimlerinin anladıklarına ve bunların yazdığı fıkıh kitaplarına uymayan sözleri ve yazıları Allahü teâlâ beğenmez.