"Allahü teâlâ vaadini yerine getirdi..."
23/03/2021 Salı Köşe yazarı V.T
Kur’ân-ı kerîmde Allahü teâlâ, onun dînini bütün dinlere gâlib kılacağını
vaat buyurdu.
Abdurrahmân İbnü'l-Fahhâm hazretleri kıraat âlimidir. 422 (m. 1031)’de Sicilya'da
doğdu. Tahsil için Mısır'a gitti ve burada meşhur hocalardan kıraat dersleri
aldı. Daha sonra İskenderiye'ye yerleşen İbnü'I-Fahhâm pek çok talebe
yetiştirdi. 516'da (m. 1123) İskenderiye'de vefat etti. Bir dersinde buyurdu ki:
Kur’ân-ı kerîmin mucize olması üç bakımdandır:
Birincisi, gaybdan haber vermektedir. Kur’ân-ı kerîmde Allahü teâlâ, onun
dînini bütün dinlere gâlib kılacağını vaat buyurdu. Âyet-i kerîmede
meâlen “O Allahü teâlâ ki, gerçi müşrikler hoş görmeseler de, İslâmiyeti,
bütün dinlere gâlib kılmak için, Resûlünü sırf hidayet olan Kur’ân-ı kerîm ve
hak din ile gönderdi.” (Tevbe-33) Allahü teâlâ bu vaadini yerine
getirdi.
Kur’ân-ı kerîmin mucize oluşunun ikinci yönü:
Resûlullah efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) ümmî idi. Okuyup-yazma
durumu yoktu. Geçmiş ümmetlerin, kitâplarından bir şey bilmediği gibi, onlara
âit haberleri, onların hayatları ile alakalı olarak da okuyarak veya
başkalarının yanına gidip gelerek bir şey öğrenmemişti. Bununla birlikte öyle
bir kitap getirdi ki, birçok önemli mes’elelerden, Âdem’in (aleyhisselâm)
yaratılışından, Peygamber olarak gönderilişine kadar olan zamandan, Cennetten
çıkışından, tövbe etmesinden, onun ve oğullarının durumlarından, Nûh’tan
(aleyhisselâm), onunla kavmi arasında cereyan eden hâdiselerden ve Kur’ân-ı
kerîmde ismi geçen Peygamberlerden (aleyhimüsselâm), Firavun’un ve daha
başkalarının durumlarından ve akıbetlerinden bahsetti...
Resûlullah efendimiz, birisinden öğrenerek, kitaplardan okuyarak veya
bunları bilen birisinin yanında kalarak öğrenmemiştir. Bunları, sâdece vahiy
yoluyla, Allahü teâlânın bildirmesiyle biliyordu.
Allahü teâlâ Kur’ân-ı kerîmde meâlen “Sen bundan önce (Kur’ân-ı
kerîmin inmesinden önce, inen kitaplardan) hiçbir kitap okur değildin ve
elinle de onu yazmazdın. (Eğer okuryazar olmuş olsaydın) O vakit
müşrikler; (Kur’ân-ı kerîmi başkasından okuyup yazdın ve öğrendin
diye) elbette şüphelenirlerdi.” (Ankebût-48) “Böylece
âyetlerimizi açıklıyoruz ki, suçluların yolu belli olsun” (Enâm-55)
buyurdu.
Kur’ân-ı kerîmin mucize oluşunun üçüncü yönü:
Kur’ân-ı kerîmin benzerini yapmanın, belagatına ve fesahatine erişmenin, beşerin gücünün üstünde olduğudur. Kur’ân-ı kerîmin nazmı Allahü teâlâ tarafındandır. Arabî kelimeler, Allahü teâlâ tarafından dizilmiş olarak, âyetler hâlinde geldi.