Temizliğe ve sıhhate dikkat etmelidir
25/10/2024 Cuma Köşe yazarı O.Ü
Sual: Bir Müslümanın, kendisine verilen ömrü, yerli yerinde kullanabilmesi için temel olarak neye dikkat etmesi gerekir?
Cevap: Müslüman, hem temiz
olur, hem de, sıhhatine çok dikkat eder. Allahü teâlâ, Kur'ân-ı kerimde çeşitli
yerlerde meâlen; (Temiz olanları severim!) buyuruyor. Bir
zehir olan alkollü içkileri içmez. Çeşitli tehlikeleri ve zararları olduğu için
menedilen domuz etini yemez. Livata yapanlarda yeni keşfedilen
AIDS ismindeki bulaşıcı ve öldürücü hastalığın virüsünün, domuzlarda
bulunduğu tesbit edilmiştir.
Hıristiyanlığın
en revaçta olduğu Orta Çağ'da, büyük tıp âlimleri, yalnız Müslümanlardı ve
Avrupalılar Endülüs'e tıp tahsil etmeye gelirlerdi. Çiçek hastalığına karşı
aşıyı bulanlar, Müslüman Türklerdir. Türklerden bunu öğrenen Jenner, ancak
1796’da bu aşıyı Avrupa'ya götürdü ve haksız olarak “Çiçek aşısını bulan kimse”
ünvanını aldı. Hâlbuki, tam bir zulmet diyarı olan o zamanki Avrupa'da
insanlar, hastalıktan kırılıyordu.
Fransa
Kralı Onbeşinci Louis 1774'te çiçekten öldü. Avrupa uzun zaman veba ve kolera
salgınlarına uğradı. Birinci Napolyon 1798’de Akka kalesini muhasara ettiği
zaman, ordusunda veba zuhur etmiş ve hastalığa karşı çaresiz kalınca, Müslüman
Türklerden yardım istemek zorunda kalmıştı. O zaman yazılan bir Fransız
eserinde şöyle denmektedir:
“Türkler,
ricamızı kabul ederek hekimlerini yolladılar. Bunlar tertemiz giyinmiş,
nur yüzlü kimselerdi. Evvela dua ettiler ve sonra ellerini bol su ve sabun ile
uzun uzadıya yıkadılar. Hastalarda zuhur eden hıyarcıkları neşterle yardılar.
İçindeki sıvıyı akıttılar ve yaraları tertemiz yıkadılar. Sonra hastaları ayrı
ayrı yerlere koydular ve sağlamların mümkün olduğu kadar onlara yaklaşmamasını
tembih ettiler. Hastaların elbiselerini yaktılar ve onlara yeni elbiseler
giydirdiler. En nihayet tekrar ellerini yıkadılar ve hastaların bulunduğu yerlerde
öd ağacı yakarak ve tekrar dua ederek ve bizden hiçbir ücret veya hediye kabul
etmeden yanımızdan ayrıldılar.”
Demek oluyor ki, iki asır evveline kadar Batılılar
hastalıklara karşı tamamen çaresizdi ve ancak sonradan Müslümanlardan öğrenerek
ve tecrübeler yaparak yani Kur'ân-ı kerimde emrolunduğu gibi gayret ederek
bugünkü tıp ilmini öğrendiler.