Allahü teâlâ, tövbe edenleri sever

29/02/2024 Perşembe Köşe yazarı V.T

Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "En iyiniz, günahtan sonra hemen tövbe edeninizdir."

 

Seyyid Müştak Efendi Anadolu'da yetişen evliyânın büyüklerindendir. 1758 (H.1172) senesinde Bitlis'te doğdu. Hasan Şirvânî'nin sohbetlerinde bulunup talebelerinden oldu. İcâzet ile şereflendi. 1790-1814 senelerinde İstanbul'a geldi. 1831'de (H.1247) Muş'ta vefat etti. Bir sohbetinde şunları anlattı:
Nûr sûresinin otuzbirinci âyetinde meâlen, (Ey müminler! Allaha tövbe ediniz!) buyuruldu. Tahrîm sûresinde, sekizinci âyet-i kerimesinde meâlen, (Allaha tövbe-i nasûh yapınız!) buyuruldu. Nasûh kelimesine yirmiüç mâna verilmiştir. Bunlardan en meşhûru, pişman olup, dili ile istigfâr etmek ve bir daha işlememeye karar vermektir. Bekara sûresinde ikiyüzyirmiikinci âyetinde meâlen, (Allahü teâlâ, tövbe edenleri sever) buyuruldu.  Hadis-i şerifte, (En iyiniz, günahtan sonra hemen tövbe edeninizdir) buyuruldu. Hadis-i şerifte, (Tövbe eden günah işlememiş gibi olur) ve (Günahına pişman olmayıp, dili ile istigfâr eden, günahında devam edicidir. Rabbi ile alay etmektedir) buyuruldu. Hadis-i şerifte, (Allahü teâlâ, günah işleyip sonra pişman olan kulunu, istigfâr etmeden önce affeder) ve (Günahınız çok olup göklere kadar ulaşsa, tövbe edince, Allahü teâlâ, tövbenizi kabûl eder) buyuruldu. Bu hadis-i şerifler, kul hakkı bulunmayan günahlar içindir.

Hadis-i şerifte, (Günah, üç türlüdür: Kıyâmette magfiret olunmayan, terk edilmeyen ve Allahü teâlâ dilerse affedeceği günah) buyuruldu.

İstigfâr etmek, (estagfirullah) demektir. Kıyâmet günü muhakkak affolunmayacak günah, şirktir. Şirk, burada her türlü küfür demektir. Terk edilmeyecek olan günah, kul hakkı bulunan günahtır. Allahü teâlânın dilerse affedeceği günah, kul hakkı bulunmayan günahtır.

Vakti ganîmet bilmek lâzımdır. Vaktin kıymetini bilmemenin âfetlerinden biri nefse hoş gelen isteklerdir. Bütün ayıplar ve kabahatler hevâda toplanır. Fısk, şirk ve küfür gibi. Vaktin kıymetini bilmemenin âfetlerinden biri de lehv ve la'b yâni boş faydasız iştir. Lehv ve la'b öyle bir şeydir ki, kişiyi maksadından alıkor. Kişi lehv ve la'b olan işlerle meşgûl olarak asıl maksadından geri kalır. O hâlde asıl maksadın dışında kalan her iş lehv ve la'bdır. Biri de abes, lüzumsuz iştir. Abes, insanı maksadından alıkoymaz fakat faydası yoktur. Abesle meşgûl olmak, kişiyi lehv ve la'ba sürükler.

"İlmi ile insanlara faydalı bir âlim, bin âbidden daha efdaldir. Böyle bir âlimin vefâtına, şeytan, yetmiş âbidin vefâtına sevindiğinden daha fazla sevinir."