Yaşayanlar ölenlerden ibret almıyorlar!..
06/12/2023 Çarşamba Köşe yazarı V.T
Derviş Osman Efendi Anadolu velîlerinden olup, Erzurumlu İbrâhim
Hakkı hazretlerinin babasıdır. 1670 (H.1081) senesinde Erzurum-Hasankale'de
doğdu. Zamânın velîlerinden Zekeriyyâ Efendiye hizmet etti. Bir müddet sonra
arkadaşlarıyla birlikte Hicaz'a gitmek niyetiyle Siirt'e doğru yola çıktılar.
Hizan'dan Siirt'e giden kervanda ihtiyâr bir kimse ile tanıştılar. O ihtiyâr
bunlara, "Siirt'in Tillo kasabasında şeyh İsmâil Fakîrullah hazretleri
vardır. Allahü teâlânın çok sevdiği evliyâsındandır. Onu ziyâret etmeden,
duâsını almadan bir yere gitmeyin!" dedi. Derviş Osman Efendinin İsmâil
Fakîrullah hazretlerinin hizmetine girip, tasavvuf ilmi tahsîl etmesinin ikinci
senesinde, Hasankale'de bulunan dokuz yaşındaki oğlu İbrâhim Hakkı'yı, amcası
Ali, Tillo'ya getirdi.
Oğlu İbrâhim Hakkı hazretleri anlattı: "İsmâil Fakîrullah
hazretlerinin hizmetçilerinin başı ve evlâdı gibi olan babam Derviş Osman
Efendi, artık elli iki yaşına girmişti. Bu fâni dünyânın fenâlığından kurtulmak
ve bir an önce Allahü teâlâya kavuşmak arzusuyla yanmaya başlamıştı. Sonra
babam rahatsızlandı, yemek yiyemeden, su içmeden ateşler içinde beş gün yattı.
1719 (H.1132) senesinde elli iki yaşında Hakk'ın rahmetine kavuştu."
Osman Efendi vefatından önce oğlu İbrâhim Hakkı hazretlerine
şunları söyledi:
"Şüphesiz ki dünyâ, geçip gidilecek bir konaktır. Ebedî
kalacak yer değildir. Dünyâda zenginlik ona dalmamaktır. Üzerinde yaşayanlar
her an birer birer ölmektedir. Onu üstün tutan zillete, toplayan fakirliğe
düşer. Dünyâ zehir gibidir. Onu bilmeyen yer, o da onu helâk eder (öldürür).
Dünyâda, yaralı olup da yarasını tedâvî ile uğraşan kimse gibi ol. Yaralı kimse
yarasının azmasından korkarak perhiz yapar, daha şiddetli acıya düşmemek için
çektiği acıya sabreder. Tuzakları süsler altında gizlenmiş olan şu gaflet
dünyâsından sakın. Ona dalma! Bitmeyen arzularla gönüller çeken sözlerle
süslenmiş, nicelerini aldatıp, kendine meftun etmiştir. Süslenmiş gelin
gibidir. Gözler ona bakmakta, kalbler ona hayran, nefsler ona
âşık. O ise âşıklarını helâk ediyor. Yaşayanlar ölenlerden,
sonrakiler öncekilerden ibret almıyor. Ârif olanlar bile bu hususta dalgındır.
Ona düşkün olan, ondan dünyâlık elde eder. Fakat aşırı giden aldanır, âhirete
gideceğini, dönüşünü unutur. Kalbi dünyâya dalar ve ayağı kayar. Sonra da büyük
bir pişmanlığa ve derin bir hasrete düşer.”