''Onun şeytan olduğunu nasıl bildin?”
07/09/2019 Cumartesi Köşe yazarı A.U
Bir gün Gavs-ül âzam Abdülkâdir-i Geylânî hazretleri, pek
fazla susamıştı.
Ama içecek “su” yoktu...
Zîra çölün ortasındaydı.
Hak teâlâ ona bir “bulut” gönderdi...
O, buluttan bir “yağmur” boşandı.
Kana kana içip ferahladı...
O ara bir “ışık” belirdi.
Buluttan bir “ses” duydu...
Kendisine hitap ediyordu.
Kulak verip dinledi.
O ses diyordu ki:
“Ey Abdülkâdir! Ben senin Rabbinim, Hâlıkınım. Bütün haram şeyleri, sana
helâl kıldım.”
Ses böyle diyordu.
O bunu işittti.
Birden hiddetlendi!
Ve ona şöyle hitap etti:
“Kezzebte yâ kezzâb!”
Yâni ona buyurdu ki:
“Ey yalancı, yalan söylüyorsun!”
Zîra o konuşan, Şeytan idi.
Şeytana böyle cevap verdi.
Şeytan bu defâ;
“Ey Abdülkâdir! Sana, benim vesvesem hiç tesir etmedi. Hâlbuki ben bu
yolla, nice tasavvuf ehlini aldatıp doğru yoldan çıkarmıştım” dedi.
Oğlu, merak etti bunu.
Ve babasına sordu ki:
“Babacığım, onun şeytan olduğunu nasıl bildin?”
Buyurdu ki:
“Gâyet kolay.”
“Nasıl kolay babacığım?”
Gavs-ı âzam buyurdu ki:
“Evlâdım! O mel'un bana;
(Ey Abdülkâdir! Her günâhı ben sana helâl kıldım) dedi.
Hâlbuki bu dînin sâhibi olan Resûlullah Efendimiz bile, her haramdan
kaçmıştı.
Allahü teâlâ, günahları ona bile helâl kılmazken, bana helâl kılar mı? İşte
bundan anladım.”