Resûlullahı sevmenin ve ona tabi olmanın önemi
11/11/2019 Pazartesi Köşe yazarı R.A
Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselâma tâbi olanlara
mahsustur. Ona tâbi olmayanların yaptığı her iyilik, dünyâda kalır.
Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâma tâm ve kusursuz tâbi olabilmek
için, O’nu tâm ve kusursuz sevmek lâzımdır. Bunun alâmeti de, O’nun
sevdiklerini sevmek ve düşmanlarını düşman bilmek, O’nu beğenmeyenleri
sevmemektir. İki zıd şeyin muhabbeti bir kalbde, bir arada yerleşemez.
Resûlullahı sevmek, bütün Müslümânlara farz-ı ayndır. Bu sevgi, İki
Cihânın Efendisine tam uymaya sebeptir. Bu sevgiyle, Allahü teâlânın Habîbine
ikrâm ettiği sonsuz ve tarîfe sığmaz nimetlere ve bereketlere kavuşmakla
şereflenilir.
Bu birkaç günlük hayat, eğer dünyâ ve âhiretin en kıymetli insanı olan,
Muhammed aleyhisselâma tâbi olarak geçirilirse, saâdet-i ebediyye, sonsuz
necât, kurtuluş umulur. O’na uymadıkça, her yapılan hayır, iyilik, burada
kalır, âhirette ele bir şey geçmez.
Âhirette Cehennemden kurtulmak, yalnız Muhammed aleyhisselâma tâbi olanlara
mahsûstur. Dünyâda yapılan hayrât ve hasenât, yani bütün iyilikler, bütün
keşifler, bütün hâller ve bütün ilimler, Resûlullahın yolunda bulunmak şartı
ile, âhirette işe yarar. Yoksa, Allahü teâlânın sevgili Peygamberine tâbi
olmayanların yaptığı her iyilik, dünyâda kalır.
Kur’ân-ı kerîmde buyuruluyor ki (meâlen):
“Kimi, ona [Muhammed aleyhisselâma] îmân etti; kimi de, ondan yüz çevirdi ki,
bunlara da çılgın ateşli Cehennem yetti. Âyetlerimizi inkâr eden kâfirleri
elbette ateşe atacağız.” [Nisâ, 55-56]
“Kıyâmette, onların yaptıkları her işi toz duman ederiz.” [Furkân, 23]
“Rablerini inkâr edenlerin [îmânsızların faydalı] işleri,
fırtınalı bir günde, rüzgârın şiddetle savurduğu küle benzer; o işlerin hiç
faydası olmaz.” [İbrâhîm, 18]
“Kıyâmette, en çok ziyâna uğrayanlar, iyi işler yaptıklarını sanıp da,
bütün çabaları boşa gidenlerdir.” [Kehf, 103-104]
Resûlullah’a tâbi olarak yapılanlar makbûldür... İslâmiyet’e uymayan
şeylerin hiçbirini Hak teâlâ sevmez, beğenmez. Sevilmeyen, beğenilmeyen şeye
sevap verilir mi? Bilakis cezâya sebep olur.
Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı kerîmde, Nisâ sûresinin 80. âyetinde, Muhammed
aleyhisselâma itâat etmenin, kendisine itâat etmek olduğunu bildiriyor. O
hâlde, O’nun Resûlüne itâat edilmedikçe, O’na itâat edilmiş olmaz. Bunun pek
kati ve kuvvetli olduğunu bildirmek için, âyet-i kerîmede; “Elbette
muhakkak böyledir” buyuruldu ve bazı doğru düşünmeyenlerin, bu iki
itâati birbirinden ayrı görmelerine meydân bırakılmadı. Âyet-i kerîmede meâlen
buyuruldu ki:
“Allah ile resûllerinin emirlerini birbirinden ayırıp ikisi arasında bir
yol tutmak isteyenler kâfirdirler.” [Nisâ, 150-151]