Kendi için istediğini din kardeşin için de iste!..
17/06/2024 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir.
Senâullah Harâbâtî hazretleri büyük velîlerdendir.
1809 (H.1224) senesinde Hindistan'da Keşmir'de doğdu. 1880 (H.1297)’de
Hindistan'da Celalpur’da vefât etti. Senâullah Harâbâtî, dedesi Seyyid
Abdülgafûr'dan husûsî olarak ders almak sûretiyle ilim öğrendi. Tahsîlinden
sonra tasavvufta Kâdiriyye yolunda yetişip kemâle erdi. Ayrıca Çeştiyye,
Kübreviyye, Üveysiyye, Nakşibendiyye, Sühreverdiyye yollarından da feyiz aldı.
Tasavvufta hocası Şah Devlet Gücerâtî'dir. Buyurdu ki:
Bir kimse gizlide ve açıkta ve bütün hâllerinde
Resûlullaha “sallallahü aleyhi ve selem” ilim, îtikâd, âdet ve ibâdetlerindeki
amelinde ne kadar tâbi olursa, O'na benzerse, onu o kadar kâmil bilmelidir. Resûlullah'a
uymakta kusur ettiği kadar noksandır. Bu sebeple Nakşibendiyye büyükleri,
sünnet-i seniyyeye uymakta en yüksek dereceye varmak için sanki yarış
etmişlerdir. Tâbi olma bakımından Resûlullah sallallahü aleyhi ve selleme
benzemelerindeki kemalleri, fazîletlerine üstünlüklerine delildir. Bizim gibi
zayıf himmetli, Resûlullah'a tam mânâsıyla tâbi olamayanlar, nâfilelerle çokça
meşgul olmasa da fakat farzları yerine getirirse, bilhassa muâmelelerde,
ibâdetlerde, âdetlerde, haramları, mekruhları, şüphelileri terk ederse, bu da
büyük kazançtır. Eğer insanın himmeti bu dereceden de aşağı olur, şeytan ve
nefse uyarak haramları işlerse, artık kulların haklarını zâyi etmeye başlar.
İşlenen günahları Allahü teâlânın merhâmet edip affetmesi, din büyüklerinin şefâatine
kavuşmak ümid edilirse de, kul hakları için böyle bir bağışlanma yoktur. Bu
hususta âyet-i kerîmeler ve hadîs-i şerîfler çoktur. Hepsini buraya yazmak
mümkün değildir. Bunlardan ikisi şöyledir:
"Müslüman, diğer Müslümanların elinden
ve dilinden zarar görmediği kimsedir."
(Kendi için istediğini
din kardeşi için de istemeyen, iman etmiş olmaz.)
“Hanımına, çocuklarına, hizmetçilerine ve diğer
emri altında olanlara öyle muâmele etmeli ki, hepsi sizden râzı olsunlar ve
sizi sevsinler. İyi bir insan ve onların dert ortağı olduğunuza, kendilerine
güçlerinin yetmeyeceği şeyleri yüklemeyeceğinize iyice inansınlar. Bununla
berâber onlardan bâzısının hased, kıskançlık sebebiyle birbirinden memnun
olmamaları önemli değildir. Âmir mevkiinde olanları, kendilerine itâat etmekle
ve hizmetlerini yerine getirmekle memnun etmeli. Yalnız günah olan emirleri
yerine getirilmez. Peygamber efendimiz; (Allahü teâlâ katında günah olan
şeylerde, kula itâat olunmaz) buyurdu.”