"Nasîhat istersen, ölüm yeter!.."
17/08/2023 Perşembe Köşe yazarı V.T
Bolulu Himmet Efendi Osmanlı evliyasının büyüklerindendir.
Bolu’da doğdu. İlk tahsîlini Bolu'da gördü. Sonra İstanbul'a gelerek ilim
tahsîline devâm etti ve müderris olmaya hak kazandı. Fakat Hüsâmeddîn Uşşâkî'ye
bağlanarak, talebesi oldu ve yetiştikten sonra hilâfet aldı. Hocasının izni ile
memleketine gitti. Memleketinde Bayrâmiyye yolu büyüklerinden Bolulu Ahmed
Efendinin hizmetinde bulunarak Bayramî tarîkatı hilâfeti aldı. Uşşâkîlik ve
Bayramîlik tarîkatlarının sırlarını birleştirdi. İstanbul'a gitti. Üsküdar
Divitçiler Dergâhında Şâbâniyye ve Bayrâmiyyenin birleştirilmesinden meydana
çıkan Himmetiyye yolunun esaslarını anlattı. 1683 (H.1095) senesinde
İstanbul'da vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
"Ey kul! Allahü teâlâya isyân ettikleri için insanlara
buğzettiğin hâlde, kendin Allahü teâlâya isyân edince, kendi nefsine
buğzetmeyişin sende insâfın olmayışındandır."
"Eğer dost istersen Allahü teâlâ kâfi, yol arkadaşı
istersen Kirâmen kâtibîn melekleri yeter. Eğer arkadaş istersen, Kur'ân-ı kerîm
yeter. Eğer iş istersen, Allahü teâlâya ibâdet etmek yeter. Eğer vaaz, nasîhat
istersen, ölüm yeter. Eğer bu söylediklerimi kabullenmemiş isen sana Cehennem
yeter."
"Dilinle doğru söylemeye ve gözünle (haramdan sakınıp,
âleme) ibret nazarı ile bakmaya dikkat et! Allahü teâlâya sığınarak kendine
sâhib ol."
"Selâmet ancak Sırat köprüsünü geçtikten sonra olur. Âfiyet
ise Cennet'te bulunmandır."
"Eğer sizde şu üç şey varsa ne âlâ! Şâyet bu üç şey sizde
yoksa, hâliniz harap, çâresiz Cehennem'de yanarsınız. Birincisi, elinizden
kaçmış olan geçmiş günlerinizin hasreti içinde olmayınız. Çünkü geçmiş
günlerinizde yapmış olduğunuz ibâdetlere ne ilâvede bulunabilirsiniz, ne de
günahlar için bir bahâne ve mâzeret bulabilirsiniz. Şâyet bugün geçmiş
günleriniz için mâzeret aramakla meşgûl olursanız bugünün hakkını ne zaman
ödeyeceksiniz. Bugün dünü düşünmek dünü zâyi etmek olmaz mı? İkincisi; bu günü
ganîmet bilip çalışmak mümkün olduğu kadar tâat ve ibâdet yapmak, haksızlık
yapılmış olan hasımları hoşnut etmek. Üçüncüsü; acabâ yarın kurtulacak mıyım
yoksa mahv mı olacağım diye korkup endişelenmek."
"İnsanlara ilim öğretip, insanlar ondan öğrendikleri ilim
ile amel ettikleri hâlde kendisi amel etmeyen kimse, kıyâmet günü pişmanlığı en
çok olan kimsedir."