Ölüleri incitmek de câiz değildir!..
15/06/2020 Pazartesi Köşe yazarı V.T
Ölü gömülünce, rûh bedene ve bedenin bulunduğu mezâra bağlı kalır.
Mirzâ Mustafa Efendi, ellidördüncü Osmanlı şeyhülislâmıdır. 1040 (m. 1630)
senesinde İstanbul’da doğdu. 1130 (m. 1718) senesinde İstanbul’da vefât etti.
Bir dersinde buyurdu ki:
Kabristânda bulunan ağaç, orası kabristân yapılmadan evvel yetişmiş ise,
toprak sâhibinin mülkü olur. Ağacı ve meyvelerini dilediğine verir. Sâhipsiz
toprak olup, halk tarafından kabristân yapılmış ise, ağaçlar, meyveler ve
toprak, önceden gelen âdete göre kullanılır. Ağaçlar, kabristân yapıldıktan
sonra yetişmiş ise, bunları diken malûm ise, o kimsenin mülkü olurlar. Bunları
ve meyvelerini fakîrlere sadaka verir. Ağaçlar, kendiliklerinden yetişmiş
iseler, diken kimse bilinmiyorsa, hâkimin karârı ile amel olunur. İsterse,
sattırıp, parasını kabristânın ihtiyâclarına sarf ettirir.
Şehirde olsun, köyde olsun, ağaçtan sokağa düşmüş, ceviz gibi çürümeyen
meyveleri, sâhibinin izin vermiş olduğu haber alınırsa, alıp yemek câiz olur.
Çürüyecek meyve ise, sâhibinin yasak ettiği bilinmedikçe alıp yenilebilir.
Alıp, evine götürmek câiz değildir. Nehrin götürdüğü meyveleri, tahta
parçalarını alıp toplamak câizdir. Sokakta çeşitli yerlerden toplanan ceviz
tâneleri, satılabilecek miktârı bulsa dahi, helâl olur. Hepsini birlikte, bir
yerde bulursa, 'lukata' olur). Vakıf kabristândaki ağaçlar,
meyveler, vakfın şartına göre kullanılır. Şartı bilinmiyorsa, hâkimin karârı
ile amel olunur.
Cenâzeyi gündüz gömmek müstehab olup, gece gömmek de câizdir. Kemikleri
kırmak, açıkta bırakmak, yakmak diriye olduğu gibi, ölüye de eziyet verir, harâmdır.
Çünkü bunları, diri iken incitmek harâm olduğu gibi, ölülerini de incitmek
câiz olmaz. Ölü gömülünce, rûh bedene ve bedenin bulunduğu mezâra bağlı kalır.
Rûhun bağlı bulunduğu belli yer olur. İnsanlar burasını ziyâret ederek, rûhları
meyyitin rûhu ile tanışırlar. Fâideleşirler. Okunan âyetlerin, duâların ve
sadakaların sevapları rûha kolay vâsıl olur. Dirilerin de, evliyânın,
sâlihlerin rûhlarından istifâdeleri kolay olur.
Meyyit (ölü) için gözyaşı ile ağlamak câizdir. Sesle ağlamak, meyyite azap yapar. Meyyitin başına, kefenine (ahidnâme) yazmak, yani dini, îmânı bildiren yazı, duâ ve sûreler yazmak ve yazılı kâğıt veya başka şey koymak faydalı olur diyen âlimler var ise de, meyyitin kanı, irini ile bulaşacağı için câiz değildir. Peygamberimiz “sallallahü aleyhi ve sellem” zamânında yazıldığı bildirilmemiştir.