"İlmin dereceleri çoktur ve sonu yoktur..."
17/01/2023 Salı Köşe yazarı V.T
Ebû Süleymân İskenderî hazretleri
Mâlikî mezhebi fıkıh âlimi ve evliyânın büyüklerindendir. Mısır’da
İskenderiyye'de doğdu. Şâzilî büyüklerinden Ebü'l-Abbâs-ı Mürsî ve onun
halîfesi olan Tâcüddîn İskenderî hazretlerinin sohbetlerinde yetişerek kemâle
geldi. Bilhassa fıkıh, tefsîr, hadîs, nahiv, beyân ve diğer ilimlerde ve
evliyâlık yolunda derecesi çok yüksek idi. 1333 (H.733) senesinde
İskenderiyye'de vefât etti. Sohbetlerinde şöyle nasîhat ederdi:
"Ameller (in kıymeti) ancak niyetlere göredir. Herkesin niyet ettiği ne
ise, eline geçecek olan ancak odur" hadîs-i şerîfinde geçen niyet hakkında
buyurdu ki: "Bâtındaki derecenin yüksekliği, niyetin yüksekliği
nisbetindedir. Yâni niyetindeki üstünlüğün ne kadar ise, bâtınî âlemdeki derece
ve yüksekliğin de o nisbette üstündür."
"Mürşid, yol gösterici, rehber; sana ilâcı, tedâvî olmak
yolunu gösteren değil, tedâvî eden, mânevî olarak terbiye edip, yetiştiren
zâttır. Böyle olmayana mürşid denmez."
"Allahü teâlânın muhabbetinden bir zerreyi, bin yıllık
ibâdete değişme! Çünkü hadîs-i şerîfte "Kişi sevdiği ile berâberdir"
buyrulmuştur.
"Şehvetler, bitmeyen arzu ve ihtiraslar, üstü örtülü
azaplardır."
"Bir velîde, iki çeşit nûr bulunur. Birincisi; rahmet ve
şefkat nûru olup, bu nûrla, evliyâlık yolunda bulunmaya müsait olanları
kendisine cezbeder, çeker. İkincisi ise; feyiz, izzet ve kahr nûru olup, bu
nûrla da, Allah yolunda bulunmaktan uzak, taşkın kimseleri kendisinden
uzaklaştırır."
"Kulun ilmi arttıkça, ilim talebi, daha çok öğrenmek arzu
ve ihtiyâcı da artar. Himmeti de yükselir. Çünkü kişi, cehâlet hâlinde, sâdece
ilim öğrenmeyi, daha çok ilim sâhibi olmayı ister ve buna kendisini çok muhtaç
hisseder. İlmin çok dereceleri vardır. Onun sonu yoktur."
"Âlimler, zâhirî ve bâtınî âlimler olarak ikiye ayrılır.
Zâhirî âlim; ilmi arttıkça, zuhûru, ortaya çıkması, tanınması artan kimsedir.
Fakat bâtınî âlim bunun zıddıdır. O gizlidir. Mânâlar âleminde ilerledikçe,
kendisi, kendisini ve ilmini anlamaktan, idrâk etmekten âciz kalır. İlmi de
kendisi ile birlikte gizlidir. Zâhirde, görünüşte onun ilminin ve kendi hâlinin
bir belirtisi olmaz. Ancak ehli olanlar tarafından tanınabilirler."
"Gönül kapılarının açılmasında elde edilebilecek en büyük nasip, gaflet hâlinden kurtulabilmektir."