Taht şehri İstanbul
21/10/2024 Pazartesi Köşe yazarı R.A
İstanbul'un, Osmânlı Türk Cihân İmparatorluğu’nun taht şehri olması, 18
Kasım 1922’ye kadar 469 yıl, 5 ay, 20 gündür.
Meşhûr târihçi Yılmaz Öztuna diyor ki:
İstanbul, Büyük Konstantin tarafından 11 Mayıs 330’da, Roma Cihân
İmparatorluğu’nun taht şehri (başşehir = başkent) i’lân edildi. 29 Mayıs
1453’e kadar 1123 yıl, 19 gün, Roma ve Bizans İmparatorlukları’nın
taht şehri olarak kaldı.
Osmânlı Türk Cihân İmparatorluğu’nun taht şehri olması, 18 Kasım 1922’ye
kadar 469 yıl, 5 ay, 20 gündür. Bu suretle, 1592 yıl, 6 ay, 9 gün İmparatorluk
pâyitahtı / taht şehri (başşehir) oldu.
Cihân İmparatorlukları buradan yönetildi. Hılâfet’in (Halîfeliğin) taht
şehri olması ise, 29 Ağustos 1516’dan 3 Mart 1924’e kadar 407 yıl, 6 ay ve 5
gündür. İşte İstanbullu, böylesine bir beldenin hemşehrîsi, sâkini olmakla
müftehirdir (iftihâr etmektedir). [Türkiye gazetesi - 4 Temmuz 2009
Cumartesi, Başyazı]
İstanbul anılınca, hemen Eyüp Sultân ve Peygamber Efendimizin süt kardeşi
Şeybetü’l-Hudrî (radıyallahü anhümâ) hâtıra gelir. Yine Murâd-ı Münzevî, Mehmed
Emîn Tokâdî, Abdülfettâh-ı Akrî, Azîz Mahmûd Hüdâyî, Sünbül Sinân Efendi,
Merkez Efendi, Beşiktâşlı Yahyâ Efendi gibi nice büyük zâtlar hâtıra
gelmektedir.
Bilindiği üzere, Kur’ân-ı kerîmde “Fetih sûresi”nin 1. âyet-i
kerîmesinde “fethan mübînâ” lafızlarıyla Mekke-i mükerremenin
fethi mevzû-i bahis edilmiştir. Ayrıca “Nasr” sûresinde
de “Nasrullah ve’l-Feth” lafızlarıyla yine “Mekke’nin
fethi” zikredilmiştir.
“Feth-i mübîn” terimi, edebiyâtımızda bir de “İstanbul’un fethi” için
kullanılmıştır. Buna dâir pekçok makâle ve şiir de yazılmıştır. Sevgili
Peygamberimiz, İstanbul’un fethini bundan 14 asır önce müjdelemiştir. İstanbul’un
fethini müjdeleyen hadîs-i şerîf hakkında, Fakültemizden emekli bir
profesör arkadaşımız, Ahmed İbn-i Hanbel hazretlerinin “Müsned”i,
Ebû Abdillah el-Hâkim en-Neysâbûrî’nin “el-Müstedrek ale’s-Sahîhayn”i,
İmâm-ı Buhârî’nin “et-Târîh”i başta olmak üzere, 19 kaynak
zikretmiştir. İstanbul Ün. İlâhiyât Fakültesindeki diğer bir meslektaşımız ise
kaynakları 24’e ulaştırmıştır.
İstanbul’un ma’nevî sultânı Hâlid bin Zeyd’in, künyesi “Ebû
Eyyûb”dur. Medîneli Müslümânlardan olduğu için “Ensârî” nisbesiyle
meşhûr olmuştur. Babasının adı Zeyd, annesinin ismi Hind binti Rebîa’dır. Doğum
târihi kesin olarak bilinmemektedir. 670 (H. 50) senesinde İstanbul’da şehîd
oldu. Peygamber Efendimizin “mihmândârı”; yâni Resûlullah
Efendimiz, Mekke-i mükerreme’den Medîne-i münevvere’ye hicret ettiği zaman,
deve bunun kapısında [bunun evinin yakınında bulunan bir arsada] çöktüğü için,
Mescid yapılıncaya kadar, yedi ay onu evinde misâfir eden “Sahâbî”dir.
Peygamber Efendimiz, Mekke’den Medîne’ye hicret etmeden önce, bi’setin,
ya’nî Peygamberliğinin bildirilmesinin onbirinci senesinde Müslümân oldu.
İkinci Akabe bîatinde bulunarak Resûlullah Efendimizin sohbetiyle şereflendi.
Böylece Eshâb-ı kirâm ve Ensâr-ı kirâmdan oldu. Hanımı Ümmü Eyyûb da Müslümân
olup, Peygamber Efendimize hizmetle şereflendi. Eyyûb, Abdurrahmân, Hâlid
isminde üç oğlu ve Amre isminde de bir kızı vardı.