Vekâletle ilgili bazı hükümler
23/05/2023 Salı Köşe yazarı R.A
Genel olarak “Vekâlet:
Bir kimsenin, bir veya birçok işi yapmak için, başkasını kendi yerine koyması
yâni başkasına iş havâlesidir.”
Vekîl
edene “sâhib” veya “müvekkil”, vekâlet verilip yerine
geçirilene “vekîl” denir. Bir kimsenin sözünü
başkasına götürene de “Resûl” veya “Haberci” denilir.
“Vekâlet,
îcâb ve kabûl ile olur. Yâni müvekkilin seni vekîl yaptım ve vekîlin de kabûl
ettim sözleri ve yazıları ile olur.”(Ali Haydar Efendi, Düreru'l-Hukkâm
Şerhu Mecelleti'l-Ahkâm, İstanbul, 1330, III, 790)
Vekîl, cevap vermeden, işi yapmaya başlasa, kabûl etmiş olur. İş
habersiz yapıldıktan sonra, sâhibinin, “izin verdim” demesi
ile de, vekîl edilmiş olur. Kirâcı; kirâ ile, kirâdaki mâlı tamîr etmeye vekîl
yapılabilir.
“Vekîlin
vekîl olmayı kabûl etmesi şart değildir. Reddetmezse, kabûl ettiği anlaşılır.”(Fetâvâ-yı
Âlemgîriyye veya Fetâvâ-yı Hindiyye)
“Vekîl
edenin, işi yapabilecek kimse olması, vekîlin de âkıl (akıllı) olması şarttır. Bâliğ
(ergenlik çağına ulaşmış) olması şart değildir.” (Ali Haydar Efendi, Düreru'l-Hukkâm)
“Alışverişe, borç vermeye veya ödemeye vekîl olan kimsenin
teslîm aldığı mâllar kendinde emânet olur.” (Ali Haydar Efendi, Şerhu
Mecelleti'l-Ahkâm)
Kurbânını,
bir Vakfa, bir Derneğe, bir Hayır Cemiyetine hediye etmek isteyen bir kimse,
kurbânını veya parasını götürüp bu işle vazîfeli me'mûra teslîm ederken;
"Allah rızâsı için, bayram veya nezir (adak) kurbânımı [satın almaya ve
aldırmaya], kesmeye ve dilediğine kestirmeye, etini ve derisini dilediğine
vermeye seni vekîl ettim" demelidir. Vekîl de kurbân kesilirken
sâhiblerinin ismini söyleyerek kasapları vekîl eder. (Fetâvây-ı Hindiyye)
Burada
“Umûmî Vekîl” tabîrini de mevzu-i bahis etmeliyiz: “Umûmî Vekâlet: Yerine
geçirilen kimseye, mutlak hâlde istediğini yap diyerek verilen vekâlettir.
Böyle vekîl edilen kişi de, umûmî vekildir.”
“Her şeye
vekîlimsin denilen umûmî vekîl, talâk, hediye, sadaka ve vakıftan başka her
şeyi, sâhibi adına yapabilir.” (Ali Haydar Efendi, Şerhu
Mecelleti'l-Ahkâm)
“Vekil,
sâhibinden ayrıca izin almadıkça veya umûmî vekil olmadıkça, yani “istediğini
yap” diyerek “umûmî vekîl” edilmedikçe, başkasını kendisine vekîl yapamaz. Yalnız,
zekât vermek için olan vekîl, izinsiz olarak başkasını, o da başkasını vekîl
yapabilirler. İkinci vekîl, doğrudan doğruya sâhibin vekîli olur.” (İbn-i
Âbidîn, Hâşiyetü Reddi’l-Muhtâr)
Sözlüklerde, ansiklopedilerde, vekâlet ve vekîl kelimeleriyle yakın alâkası olan, niyâbet, nâib; kefâlet, kefîl; velâyet, velî; vesâyet, vasî; ehliyet gibi kelimeler hakkında da geniş bilgi verilmektedir.