Kalkıp kalkıp oturuyordu
10/09/2019 Salı Köşe yazarı A.U
İmâm-ı Şâfiî hazretleri, bir gün Bağdat Câmii'nde talebeye ders veriyor, ikide bir
kalkıp kalkıp oturuyordu.
Nihâyet ders bitti.
Huzûruna vardılar.
Ve ona sordular ki:
“Efendim, ders esnâsında tekrar tekrar kalkıp oturdunuz, hikmeti neydi?”
Büyük İmâm, onlara;
“Bir seyyid çocuk kapı önünde oynuyor ve oyun îcâbı sık sık kapı önünden
geçiyordu. O çocuğun her geçişinde ayağa kalktım, sonra oturdum. Bir evlâd-ı
Resûl ayaktayken oturmak uygun olmaz” buyurdu.
● ● ●
Bir gün de bir “genç”, elinde bir “kese” ile bu İmâma yaklaştı.
Ve ona arz etti ki:
“Efendim, filân kişinin size selâmları var. Bu altınları size gönderdi.
Kabul etmenizi ricâ ediyor.”
İmâm, elini sürmedi.
Ve ona buyurdu ki:
“Peki, şuraya bırak!”
O da keseyi bıraktı.
Ve geri döndü.
Az sonra orta yaşlı biri geldi.
Ve İmâma yalvardı ki:
“Efendim, ben fakîr biriyim. Bir de çocuğumuz oldu. Bebeğimizi sarmaya bir
bez alamıyoruz. Allah için bize yardım edin.”
İmâm o kişiye döndü.
Ve o keseyi gösterip;
“Şu keseyi al. İçinde (altın) varmış. İhtiyâcını görürsün” buyurdu.
Adam, o keseyi aldı.
“Allah râzı olsun” dedi.
Ve sevinç içinde ayrıldı.
Hâlbuki İmâm-ı Şâfiî hazretleri, kendi de “yokluk” içinde yaşıyordu o
aralar...