Ahiret saltanatına talip olan Şehzade
04/07/2019 Perşembe Köşe yazarı S.A
"Ey gafil! Sen Allahü tealayı altın taht ve süslü elbiseler içinde
olduğun hâlde arıyorsun! Bu, damda deve aramaktan daha garip değil
mi?"
İbrahim bin Edhem'in babası Belh şehrinin padişâhı idi. Kendisi de şehzâde
olup köşklerde oturuyordu. Avlanmayı çok severdi. Her türlü imkâna sahip, her
istediğini yer, dilediği elbiseyi giyer, bütün emirleri yapılırdı...
Bir gece tahtı üzerinde uyumuştu. Bir ses duyup uyandı. Tavan sallanıyordu,
damda biri vardı. "Damdaki kimdir" diye seslendi. "Tanıdık
biriyim, devemi kaybettim de onu arıyorum" dedi. "Hey şaşkın, damda
deve olur mu"? deyince, damdaki adam "Ey gafil! Sen Allahü
tealayı altın taht ve süslü elbiseler içinde olduğun hâlde arıyorsun! Bu, damda
deve aramaktan daha garip değil mi?" dedi.
***
Bir sabah avlanmak için yatağından çıktı ve gitti, bir şey unuttuğunu fark
etti geri döndü. Hizmetçi kadın da yatağını düzeltmeden "kuş tüyü yatakta
yatmak nasılmış" diye merak eder ve "biraz uzanayım, sonra kalkar
düzeltirim" diye içinden geçirir. Yatağa yeni uzanmıştı ki İbrahim bin
Edhem içeri girdi. Onu o hâlde görünce çok kızdı. "Sen nasıl benim
yatağıma girersin terbiyesiz kadın!" diye azarladı ve dövmeye başladı.
Hizmetçi kadın dayak yedikçe gülüyordu. "Niçin gülüyorsun?" diye
sordu. O da şöyle cevap verdi: "Ben bir iki dakika bu yatağa uzandım,
bir sürü dayak yedim. Sen her gece bu yatakta yatıyorsun kim bilir senin başına
neler gelecektir!.."
Şehzade, bu iki hadise ve diğer bazı ikâzlardan çok etkilenmişti. Kalbi
Allahü teâlanın aşkıyla yanmaya başladı. O zamana kadar bilerek veya bilmeyerek
işlediği bütün günâhlarına tövbe etti.
Saltanatı, şehzâdeliği ve sahip olduğu her şeyi bırakıp ahiret saltanatına
talip oldu. Bu, kolay bir iş değildi. Merak edenler, İbrahim bin Edhem
hazretlerine sordular: "Nefsini nasıl razı edebildin de böyle bir
fedâkârlığı yapabildin?" Şöyle cevap verdi:
"Üç şeyden dolayı bu yolu tercih ettim... Birincisi, baktım ki, ne
kadar dost ve arkadaşlarım olursa olsun kabre yalnız gireceğim. Kabirde
yalnızlığımı giderecek, bana arkadaşlık edecek birine ihtiyacım vardı ki, bu da
salih amelden başkası olamazdı...
İkincisi; baktım ki yol çok uzun, bu uzak yolculuğa da azık gerekir. Bu da
dünyada elde edilir. Dünya sevgisi ve meşgâlesi bu azığı insana unutturur,
elleri boş olarak dünyadan çıkmasına sebep olur. Fani, geçici olanı
bırakıp, baki ve kalıcı olanı aldım...
Üçüncüsü; kıyamet günü hesabımızı görecek olan bizzat Rabbimizdir. Ondan da
saklı ve gizli hiçbir şeyimiz olamaz. Böyle bir güne ve böyle bir hesap için
hazırlık yapmak her insan için en önemli meseledir..."