Yüzde beşten fazla kâr almayan zat...
27/07/2024 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Sırrî-yi Sekatî hazretleri ticâret yapardı. Bağdât'ta bir dükkânı vardı. Çok kanaatkârdı...
Sırrî-yi Sekatî hazretleri evliyânın
meşhurlarındandır. Bağdât'ta doğdu. 865 (H.251)'de orada vefât etti.
Tasavvufta, verâ ve takvâda asrının bir tânesi idi. Hâris-i Muhâsibî ve Bişr-i
Hafî'nin akrânıdır. Cüneyd-i Bağdâdî hazretlerinin hocasıdır. Ticâret yapardı.
Bağdât'ta bir dükkânı vardı. Ticârette yüzde beşten fazla bir kâr almazdı. Bir
defasında altmış altına bâdem aldı. Bâdem birden pahalılaştı. Tellal, bâdemleri
doksan altına satmak istedi. Sırrî-yi Sekatî hazretleri, "Ben âdetimi
bozmam, ancak 63 altına satarım" dedi. Tellâl ise bunu kabûl etmeyip
malları satmadı. Kendisi anlatır:
"Bir gün bir hatâ işledim. O hatânın ateşi otuz
yıldır içimde durmakta, hatırladıkça kalbim cayır cayır yanmaktadır... Bir gün
Bağdât şehrinde, dükkânımın bulunduğu semtte yangın çıktı. Bütün dükkânlar
yandığı hâlde yalnız benim dükkânım yanmamıştı. Dükkânımın yanmadığı haberi
gelince, 'Elhamdülillah' diye Allahü teâlâya şükrettim. Hemen akabinde,
başkalarının zarâr ve ziyânını düşünmediğimi hatırlayıp, çok tövbe ve istigfâr
ettim. Keffâret olarak dükkânımdaki bütün mallarımı fakirlere dağıttım. Fakat
otuz yıldır, kalbimden bunun acısını silemedim."
Cüneyd-i Bağdâdî şöyle anlatır: "Hocam Sırrî-yi
Sekatî, bana bir şey öğretmek istediği zaman suâl sorardı. Bir gün bana;
-Ey Cüneyd! Şükür ne demektir? diye suâl etti. Ben de
cevap olarak;
-Nîmetini destek yaparak Allahü teâlâya âsi
olmamaktır, deyince,
-Bu hikmet sana nereden geliyor? diye tekrar suâl
etti. Ben de;
-Senin meclisinde bulunmaktan dedim..."
Şöyle anlatılır: Bir gün Sırrî-yi Sekatî'ye, sabrın ne
olduğu soruldu. O da sabır konusunu anlatmaya başladı.
Bu esnâda bir akrep dolaşmaya başladı. İğnesini
defalarca kendisine soktuğu hâlde, Sırrî-yi Sekatî hiçbir şey yokmuş gibi,
sâkin sâkin konuşmasına devâm etti. Neden akrebi fırlatıp atmıyorsunuz? diye
soranlara, Sırrî-yi Sekatî şöyle cevap verdi: "Sabır konusunda konuşurken,
sabretmemek husûsunda Hak teâlâdan hayâ ederim."
Cüneyd-i Bağdâdî şöyle anlatır:
"Bir gün Sırrî-yi Sekatî'nin yanına gittim. Bana şunu anlattı: Her gün
yanıma küçük bir kuş gelirdi. Elimdeki ekmek kırıntılarını yerdi. Bir kere bu
kuş bana doğru geldi. Fakat elime konup ekmek kırıntılarını yemedi. Ben kendi
kendime; 'Ne hatâ işledim?' diye düşündüm. Daha önce ekmekle berâber bir sebze
yemiştim. Bunu hatırladım ve; 'Bir daha şüpheli şeyler yemeyeceğim' diyerek
tövbe ettim. Bunun üzerine kuş elime kondu ve elimdeki ekmek kırıntılarını
yedi."