“Allah’tan belâ değil, âfiyet istenir”
29/07/2024 Pazartesi Köşe yazarı A.U
Buhâra’da Kasr-ı ârifân diye bir köy vardı ki, Behâeddîn-i Buhârî hazretleri
bu köyde doğmuş olup, kabr-i şerîfi de bu köydedir.
Muhammed Bâbâ Semmâsî hazretleri bu köyden geçseydi;
“Bana, burada güzel bir koku geliyor. Bu köyden çok
büyük bir evliyâ zât çıkar ve bütün cihana feyiz saçar” derdi.
Bir müddet geçti.
O zât dünyâya geldi.
Dedesi onu kucağına alıp Muhammed Bâbâ Semmâsî
hazretlerine götürdü.
O, çok sevinip;
“Biz bunu evlâtlığa kabul ettik” buyurdu.
● ● ●
Behâeddîn Buhârî, evlenme çağına gelince Muhammed Bâbâ
Semmâsî hazretlerinin dergâhına geldi. Huzûruna çıkmadan önce, mescide
girdi...
İki rekât namaz kılıp “İlâhî, belâlara
sabredebilmem için, bana güç kuvvet ver” diye duâ etti...
Sonra girdi huzûruna.
Bu zât onu görünce;
“Öyle duâ etme. Allah’tan belâ değil, âfiyet istenir” buyurdu.
Yemek yediler.
Ayrılacağı zaman ona bir “ekmek” verip “bunu
al, yolda lâzım olur” buyurdu.
Behâeddîn kalbinden;
“Yemeği yemiştik, bu ekmek niye lâzım olsun ki?” dedi.
Yolda, misâfir oldu bir “fakîrin” evine.
Öyle ki; bir dilim ekmeğe muhtaçtı zavallı. Ekmeği ona
verip anladı bu işin hikmetini.
Üstâdına sevgisi kat kat oldu
böylece.