Her insan için belli bir ömür tahsis edilmiştir
25/07/2024 Perşembe Köşe yazarı S.A
Seneler gün gibi
geçiyor ve her geçen gün de bizi kabre bir adım daha yaklaştırıyor. Her gece
yatağa girmeden o günün muhasebesini yapmalıyız.
Zamanı
geri getirebilmek mümkün değil ama ibret almak mümkündür. Zamanı geri getirme
temennisi ise boş bir hayaldir... Seneler gün gibi geçiyor ve her geçen
gün de bizi kabre bir adım daha yaklaştırıyor. Her gece yatağa girmeden o günün
muhasebesini yapmalıyız. Hata ve kusurlarımızı tespit etmeliyiz. Günümüzü güzel
geçirmiş isek bir sonrakini daha iyi geçirmeye gayret etmeliyiz. Kötü geçmişse
tevbe etmeli ve bir daha hata yapmamaya gayret etmeliyiz. Ümmetlerin en
hayırlısından bulunmamız büyük bir ihsan-ı ilahidir. Sevgili peygamberimizin
(aleyhisselam) ümmetinden olmaya lâyık olmalıyız.
İmam-ı
Rabbani (kuddise sirruh) buyurdu ki:
Peygamberlerin
sonuncusu gibi bir şefaatçi olmasaydı, bu ümmetin günahları kendilerini helâk
ederdi. Bu ümmetin günahları çok ise de Allahü teâlânın af ve mâğfireti de
nihayetsizdir. Allahü teâlâ bu ümmete af ve mağfiretini o kadar saçacak ki;
geçmiş ümmetlere böyle merhamet ettiği bilinmiyor. Doksandokuz rahmetini sanki
günahkâr ümmet için ayırmıştır...
Zamanı
durdurmak kabil değildir, çok çabuk geçiyor. Vakit insanın sahip olduğu en
değerli varlığıdır. En kıymetli mücevherden daha değerlidir. Kaybedilen cevahir
tekrar alınabilir ama kaybedilen zaman bir daha ele geçmez...
Her
insan için belli bir ömür tahsis edilmiştir. Bu kısacık ömrüyle yaşadığı ve
yaşayacak olduğu diğer iki hayatını kazanmak zorundadır: Dünya hayatı, kabir
hayatı ve ahiret hayatı...
Bunların
en kısası dünya hayatıdır. En önemli olanı da budur. Çünkü üç hayatını buradan
kazanacaktır.
Çalışacak,
kendi rızkını ve bakmakla mükellef olduklarının rızıklarını helâlinden
kazanacak, daha sonra istese de istemese de gireceği kabrini nurlandırmaya,
mamur etmeye gayret edecek. Kabir hayatı dünya hayatından uzundur, dünyadaki
evimizi özenle rahat edebileceğimiz duruma getirmeden içine girmiyoruz.
Girersek rahat edemeyiz. Hâlbuki dünya evimizde bir gün bile kalıp
kalmayacağımız belli değildir. Rahat edemezsek değiştirebiliriz. Başka bir eve
taşınma imkânımız her zaman var. Lâkin "Ben bu kabri beğenmedim,
burası beni sıkıyor karanlık, beni başka kabre götürün" desek bize kim
kulak verir?
Sonsuz
hayatımız olacak olan ahiret hayatımızı da yine burada
kazanabiliriz. Bunun için vaktimizi boşa harcamamalıyız. Ömür sona erince
insan Azrail aleyhisselama çok yalvaracak:
-Bana
bir gün müsaade eder misin?
-
Günlerin bitti!
- Hiç
olmazsa bir saat zaman tanı!
-Rabbimiz sana binlerce saat ömür vermişti, onları niçin
değerlendirmedin? Şimdi de bir saat için yalvarıyorsun! Ki bu mümkün
değildir, çünkü nefesler sayılıdır...