İman, Allahü teâlânın fazlıdır, ihsânıdır...

08/06/2020 Pazartesi Köşe yazarı V.T

Cennete girmeyi imana bağlamak, imanın kıymetini bildirmek içindir.

 

Ebû Bekr Muhammed Endelüsî hazretleri Mâliki fıkıh âlimidir. 518'de (m. 1124) Endülüs’te (İspanya) Mürsiye'de (Murcia) doğdu. Zamanın büyük âlimlerinden Mâliki fıkhı tahsil etti. Belensiye (Valencia), Şâtıbe (Jativa) Ûryûle (Drihuela) ve Mürsiye’de (Murcia) kadılık yaptı. Bu vazifede iken 599 (m. 1202)’de vefat etti. Buyurdu ki:

Allahü teâlâ, kullarına kuvvet, kudret, irâde vermiştir. İstediklerini işlerler. İnsanlar, işlerini kendileri yapıyor. Allahü teâlâ da yaratıyor. Allahü teâlânın hikmeti, âdeti şöyledir ki, insan bir işi yapmak isteyince, O da, isterse o işi yaratır. Bu iş, insanın kasdı ile, ihtiyârı ile meydana geldiği için, işin mesûliyeti, sevabı ve cezâsı, o insana oluyor. İnsanın ihtiyârı zayıftır, azdır diyenler, Allahü teâlânın irâdesinden az olduğunu demek istiyorlarsa, doğrudur. Yok eğer, emirleri yapacak kadar değildir diyorlarsa, yanlıştır.

Allahü teâlâ, insanlara, yapamayacakları bir şeyi emretmemiştir. Hep kolay emretmiş, güç şey istememiştir. Az zamandaki bir küfre, sonsuz azap etmeyi ve az zamandaki îmana, sonsuz nîmetler vermeyi takdir etmiştir. Bunun sebebini anlayamayız. Allahü teâlânın yardımı ile, şu kadar biliyoruz ki, insanlara, görünür görünmez, bütün nîmetleri, iyilikleri veren, yerlerin, göklerin, zerrelerin yaratanı ve noksânsızlık, kusursuzluklar yalnız Ona mahsus olan bir Allaha inanmamak elbette çok şiddetli, çok acı azap ister ki, bu da, Cehennemde sonsuz yanmaktır. Böyle bir nîmet sahibine, görmeden inanmak ve nefsin ve şeytanın ve din düşmanlarının aldatmalarına kanmayarak, Onun sözlerine güvenmek, büyük mükâfât ister ki bu da, Cennet nîmetlerinde ve lezzetlerinde sonsuz kalmaktır...

Meşâyıh-i kiramdan çoğu dedi ki: "Cennete girmek, yalnız Allahın fazlı ve ihsânı iledir. İmanı, Cennete girmeye sebep göstermek, kazanılan nîmetim lezzeti, daha çok olduğu içindir." 

Bu fakire göre Cennete girmek, imana bağlıdır. Fakat iman, Allahü teâlânın fazlıdır, ihsânıdır. Cehenneme girmek de, küfürden dolayıdır. Küfür ise, nefs-i emmârenin arzularından doğmaktadır. Nitekim Nisâ sûresi yetmişdokuzuncu âyet-i kerimesinde meâlen, (Her güzel, her iyi şey, sana Allahü teâlâdan geliyor. Her çirkin, her fenâ şeye de, nefsin sebep oluyor) buyuruldu.

Cennete girmeyi imana bağlamak, imanın kıymetini bildirmek içindir. Bu da, iman olunacak şeylerin kıymeti ve ehemmiyeti demektir.