Hem dua etmeli hem de dua almalıdır...
12/03/2023 Pazar Köşe yazarı S.K
Dua, istemek demektir. Aç bir kimsenin iştahlı olduğu zamanda
yiyecek istemesi gibidir. Dua, Allahü teâlâya yalvararak dileğini istemektir.
Allahü teâlâ, dua eden Müslümanı sever. Dua müminin silahıdır. Dua, gelmiş
dertleri belaları giderir. Gelecek olanların da gelmesine mâni olur. Kabul
edileceğine inanarak dua etmelidir. Duam kabul olmadı diye acele etmemelidir.
Duanın kabul olması için Allahü teâlânın emirlerini ve ibadetleri yapmalı,
günahlardan da sakınmalıdır. Helal yemelidir. Duaya devam etmeli,
usanmamalıdır.
Hadis-i şeriflerde buyuruldu ki:
(Dua,
müminin silahıdır.) [İbni Ebiddünya]
(Dua
belayı önler.) [Deylemi]
(Dua
ettim, hâlâ duam kabul olmadı diye acele etmeyin.) [Buhari]
(Dua
edenin ya günahı affolur veya hemen hayırlı karşılığını görür, yahut ahirette
mükâfatını bulur.) [Deylemi]
Dua ettiğimiz gibi dua almaya da çalışmalıyız. Bütün âlimler ve
evliyalar, dua almayı, yollarının esası kabul edip, herkesten dua
istemişlerdir. İyilik ederek, gönül alarak, tevazu göstererek, kalp kırmadan
herkesin, bilhassa büyüklerimizin dualarını almaya çalışmalıdır.
İslam âlimlerinden mübarek bir zât (kuddîse sirrûh), kendilerine
bir bardak çay ikram eden birisine senelerce dua etmiş, onun için Fatiha
okumuşlardır. Sebebi sorulunca da, "Bana bir bardak çay vermişti, onun
bana iyiliği var, onun için dua ediyorum" buyurmuşlardır.
Yine aynı zât, bir yerde sıra beklerken öndeki sırasını veren
gence bile ömür boyu dua etmişlerdir.
Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri, evliyanın büyüklerinden, İstanbul’un manevi fatihlerindendir. Her zaman iyilik eder, dua almaya çalışırdı. Bir gün annesi, tarladan kaldırdığı buğdayları, biriyle Ubeydullah-ı Ahrar'a gönderdi. Ubeydullah-ı Ahrar buğdayları ambara koymakla meşgulken, buğdayları getiren kimse, boş çuvallarını alıp gitti. Ubeydullah-ı Ahrar o anda, neden bu garip kimseden dua almadığına üzüldü. Koşarak o kimsenin peşine düştü. Yanına vararak tevazu ile kendisine dua etmesini istedi ve; "Belki duanız ve himmetiniz bereketiyle Allahü teâlâ beni bağışlar, merhamet eder de yolum açılır" dedi. Onun yüzüne şaşkın ve hayret dolu ifadelerle bakan zât; "Her geleni Hızır bil, her geceyi Kadir bil, sözüne göre hareket ediyorsun. Fakat ben hiçbir özelliği olmayan kendi hâlinde yaşayan bir kimseyim. Senin istediğin bende yoktur" dedi. Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri dua etmesi için yalvarmaya devam etti. O kimse, Ubeydullah-ı Ahrar'ın yalvarışına dayanamayarak ellerini kaldırdı ve; "Allahü teâlâ senin kalp gözünü açsın" diye dua etti. İşte Ubeydullah-ı Ahrar, bu duanın bereketiyle Ubeydullah-ı Ahrar hazretleri oldu...