Dinin hükümlerini aklıyla ölçmeye kalkışanlar!..
14/05/2022 Cumartesi Köşe yazarı A.D
Hadis-i şerifte buyuruldu ki: "Dini aklıyla ölçmek
kadar zararlı şey yoktur. Böylece helâle haram, harama da helâl denmiş
olur."
Akıl, her şey demek değildir. Sonra herkesin aklı aynı da değildir, onun için akıl, şaşmaz ölçü olamaz. Akıl hak ile bâtılı, eğriyle doğruyu ayıran bir kuvvettir. Allahü teâlâ Kur’ân-ı keriminde, Peygamber efendimiz de hadis-i şeriflerinde, (Şu doğru, şu yanlıştır) diyor. Akılla bunları öğreneceğiz. Öğrenmeyen milyarlarca insan var, onlar elbette sorumludur. Onlara "Niye öğrenmedin?" diye sorulacak. Öğrenmişse, "Öğrendiğini niye yapmadın?" diye sorulacak. Naklî bilgilerle "Doğruyu eğriyi niye bulmadın?" diye sorulacak... "İşte kitap burada, niye bununla amel etmedin?" diye sorulacak. Kitaba bakmadan, aklınla bunları bil denmeyecektir. Kitabın gönderilmesi doğru ve eğrinin bilinmesi içindir. Akılla bu kitaptan doğru eğri öğrenilir. Akıl kendi başına, kitap olamadan, bu doğruları eğrileri bilemez. Bilebilseydi zaten kitap gönderilmezdi...
"Ben peygamberim, bana vahiy geliyor" diyen
çıksa, bunun doğru mu yanlış mı olduğunu akılla nasıl biliriz ki? Ancak nakille
bilinir. Mesela Amerika’da bir deli, "Ben peygamberim, bana vahiy
geliyor" dedi. Eğer bu, akla ters gelseydi, ona binlerce kişi inanmazdı.
Hepsi de, kendi akıllarına yattığı için inandılar, ama biz, nakle aykırı olduğu
için inanmadık. Muhammed aleyhisselamdan sonra peygamber gelmeyeceğini nakilden
öğrendik. Aklımızı değil, naklimizi kullandık...
"Ben resulüm" diyen gibi, "Ben
Mehdîyim" diyen de çıktı. Nakli değil de, aklına güvenenlerin çoğu
onu tasdik etti. Biz nakle baktık. Mehdî’nin vasıfları var.
Adı Muhammed, babasının adı Abdullah olacak. Gökten bir
melek, "Bu Mehdî’dir" diyecek, bunu herkes duyacak. İsa
aleyhisselam gelecek, Deccal ile savaşacaklar. Daha bunun gibi yüzlerce mesele
var. Bunlar olmayınca, onun Mehdîliğine inanmadık. Sırf aklımızı kullansaydık,
diğer sapıklar gibi biz de, "Mehdîyim" diyen her yalancıyı
tasdik ederdik...
"Oku!" emrinin de, akılla hiç
ilgisi yoktur. Okumak, naklî bilgileri öğrenmek için yapılır. Naklî
bilgileri bilmeden, nasıl neye inanacağımızı bilemeyiz. Din ilimlerini
öğrenmek, nakli öğrenmek demektir. Hattâ nakle itibar etmeyen kimse,
aklının ölçüsünde sapıtır. Kendini ne kadar çok akıllı zannederse, naklî
bilgileri de o oranda kendi aklıyla ölçmeye çalışır. Ne kadar akıllı olursa
olsun, bir kimsenin ilmi yoksa hiç kıymeti olmaz. İlim demek de, nakli bilmek
demektir. Bir hadis-i şerifte, (Dini
aklıyla ölçmek kadar zararlı şey yoktur. Böylece helâle haram, harama da helâl
denmiş olur) buyuruluyor. (Taberanî]
Hazret-i
Ali de, "Din, akılla olsaydı, mestin üstünü değil, altını mesh
ederdim" buyuruyor.
İmam-ı Rabbani hazretleri de buyuruyor ki: "Dinin hükümlerini kendi aklıyla anlamak ve aklı ona rehber etmek isteyen, Peygamberliğe inanmamış olur."