"Ben o zâtı sırf Allah rızâsı için severim..."
24/07/2020 Cuma Köşe yazarı V.T
"Sen o zâtı nasıl seviyorsan, Allahü teâlâ da seni öylece
seviyor."
Muhammed ibn-i Gaylân hazretleri hadis âlimidir. 347'de (m. 958) doğdu.
Zamanın büyük âlimlerinden hadis rivayet etti. Kendisinden de Hatîb el-Bağdâdî,
gibi meşhur âlimler ilim tahsil etti. 440 (m. 1049)’de Bağdat'ta vefat etti.
“Gaylâniyyaât” isimli kitabında naklettiği hadis-i şeriflerden bazıları:
Birisi Resûlullah Efendimize “sallallahü aleyhi ve sellem” geldi ve
“Babam size selâm söyledi” dedi. Resûlullah buyurdu ki: “Aleyke ve alâ
ebîkesselâm.”
Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki: “Müslümanın Müslüman üzerinde beş hakkı
vardır: Selâmına cevap vermek, hastasını yoklamak cenâzesinde bulunmak,
davetine gitmek ve aksırıp elhamdülillah diyene, yerhamükellah diyerek cevap
vermek.”
“Tanıdığınız ve tanımadığınız Müslümanlara selâm veriniz.”
“Birbirinize selâm veriniz. Birbirinize yiyecek ikram ediniz, akrabanızın
haklarını gözetiniz. Gece herkes uyurken namaz kılınız. Bunları yaparak
selâmetle Cennete giriniz.”
“Sâlih kimse ile beraber olan kimsenin hâli, misk satan kimse ile bulunan
gibidir. Eğer o, ondan bir şey satın almasa bile, onun kokusundan istifâde
eder. Kötü kimseyle oturanın hâli ise, körük çeken demircinin hâline benzer.
Onun yaktığı ateş ona isâbet etmese de, bir kıvılcım isâbet edip, bir yerini yakabilir.”
“Birisi, başka bir köyde bulunan bir din kardeşini ziyâret etmek için
giderken, Allahü teâlâ bu şahsın yolunu gözetlemek için bir meleği
görevlendirdi. O şahıs, o meleğin yanına gelince melek ona nereye gittiğini
sorar. O da 'Şu köyde bir kardeşim var. Ona gidiyorum' cevâbını
verir. Melek 'O zâtın sana daha önce yapmış olduğu bir iyiliği var da onu
devam ettirmek için mi gidiyorsun?' deyince, o zât 'Hayır, ben o zâtı
sırf Allahü teâlânın rızâsı için severim' dedi. Bunun üzerine Melek
'Ben Allahü teâlânın sana gönderdiği elçisiyim. Sen o zâtı nasıl
seviyorsan, Allahü teâlâ da seni öylece seviyor' buyurur.”
“Rabbim bana dokuz şeyi yapmamı bildirdi. Ben de size (ümmetime)
bildiriyorum: Aşikâre olsun gizlilikte olsun ihlâsı, öfkeli anda da rahatlık ânında
da adâleti, zenginlik ve fakirlikte orta yolu, bana zulmedeni affetmeyi,
vermeyene vermeyi, benden alâkayı keseni arayıp sormayı, susmamın tefekkür,
konuşmamın zikir, bakışımın ibret olmasını.”
“Sizi boş ve lüzumsuz konuşmaktan, malı isrâf etmekten ve lüzumsuz çok soru sormaktan menederim.”