"Bizim, dünyâlıkla işimiz olmaz!"
13/07/2023 Perşembe Köşe yazarı A.U
Edirne'de iki büyük zât vardır.
Hasan Sezâi ve Enis Dede.
Edirne Vâlisi, bir memuruna iki kese altın verip der ki:
“Birini Enis Dede'ye
götür, öbürünü Hasan Sezâi Efendi'ye.”
Memur, altınları alır.
Önce Enis Dede’ye varır.
Altınları takdim edip;
“Bunu vâlimiz gönderdi” der.
Ama o, altınları almaz ve;
“Vâliye
selâm söyle, bunları fakirlere versin” buyurur.
Memur (peki) der, ayrılır.
Hasan Sezâi Dergâhı'na varır.
Bu zât da vâlinin adamına;
“Biz de
seni bekliyorduk. Ver şu altınları da esnafa olan borçlarımızı ödeyelim” der.
Memur geri döner.
Ve bu olanları vâliye anlatır.
Vâli bunu öğrenip merak eder.
Önce Enis Dede’ye gidip sorar:
“Efendim, gönderdiğim altınları almamışsınız. Ama Hasan Sezâi
almış. Acabâ sebep nedir?”
Enis Dede vâliye dönüp;
“O, bir
bahr-i ummândır ki, az necasetle kirlenmez” buyurur.
Vâli ayrılıp Hasan Sezaî’ye varır.
Ve ona da sorar ki:
“Efendim, gönderdiğim altınları almışsınız. Ama Enis Dede
almamış. Hikmeti nedir?”
O da tebessüm edip;
“O,
âhiret adamıdır, para, leştir ona göre” buyurur.
Vâli bu cevâbı da duyar.
Onlara sevgisi daha da artar.