"Dur baba, ne yapıyorsun?"
26/05/2022 Perşembe Köşe yazarı A.U
Aşçı Yahyâ Baba, Edirne’de, Bayezid-i
Velî zamanında Tunca Nehri kıyısındaki bir külliyede aşçıbaşıdır.
Ve kalp gözü açıktır.
Bir gün sohbetinde;
“Kendi karnınız
doyarsa, başka açları düşünün ki, asıl hüner budur” der.
Kendi de buna dikkat
eder.
Her gün yemeklerden
artan pilâvı alıp, Tunca Nehri'ndeki balıklara serper.
Ambar memuru, durumu
anlar.
Artan pilâv kadar
kısar pirinci.
Ama pilâv yine artar.
Yarıya indirir, yine
artar.
Durum Pâdişaha arz
edilir.
Sultan, kalabalık bir
grup devlet erkânıyla sofraya otururlar.
Ama pilâv yine artar.
Yahyâ Baba, alır balıkların
nasîbini, nehre varır.
Padişah da ardındadır.
Pilâvdan ilk kepçeyi
alır.
Tam serpecektir ki,
padişah;
“Dur, ne yapıyorsun?
Bu, israf değil mi?” diye seslenir.
Cevap, balıklardan
gelir.
Binlerce balık,
başlarını sudan çıkarırlar.
Ve lisân-ı hâlleriyle;
“Sultânım, bunu bize
çok mu görüyorsun?” derler sanki.
Pâdişah duygulanır.
Aşçı Baba secdeye
kapanır.
Secdede uzun müddet
kalır.
Daha doğrusu bir daha
kalkmaz.
Zîra rûhunu teslim
etmiştir...