Eshâb-ı kiramda kin, düşmanlık yoktu
26/06/2019 Çarşamba Köşe yazarı O.Ü
Ey Resûlün halifesi! Sana Resûlullahın Uhud muharebesinde söylediğini söylerim..."
Sual: Bazı kimseler, "Hazreti Ebu Bekir ile Hazreti Ali arasında düşmanlık vardı" diyorlar. Gerçekten böyle bir şey olabilir mi?
Cevap: Konu ile alakalı olarak Ahmet Cevdet Paşa'nın Kısas-ı Enbiyâ kitabında şu bilgiler verilmektedir:
“İrtidad, dinden dönme tehlikesi birdenbire büyüdü. Her tarafı dehşet bürüdü. Yemen’deki ve başka yerlerdeki memurlar geri gelmeye, kara haberler getirmeye başladılar. Müslümanlar karanlık gecede yağmura tutulmuş koyun sürüsü gibi şaşkına döndü. Mürtedlerin sayısı yanında Müslümanlar pek az idi. Fakat, Resûlullahın halifesi, zaman-ı saadetteki gelişmeyi hiç değiştirmemeye ve Resûlullahın niyetlerini yerine getirmeye kararlı idi. Mürtedlerle muharebeyi göze aldı. Her tarafa birlikler gönderdi. Medine’ye hücuma hazırlanan düşman üzerine, gece bir şiddetli çıkış yaparak, sabaha kadar savaştı, hepsini dağıttı. Yanındaki askerlerle birlikte, uzaktaki mürtedlerle muharebeye gitmek üzere devesine bindi. Fakat, Hazreti Ali, halifenin devesinin yularını tutup;
-Ey Resûlün halifesi! Nereye gidiyorsun? Sana Resûlullahın Uhud muharebesinde söylediğini söylerim. O gün sana; (Kılıcını kınına sok! Ölümünle bizi yakma!) buyurmuştu. Vallahi, sana bir hâl olur ise, Müslümanlar, senden sonra düzen bulmaz, dedi. Eshâb-ı kiramın hepsi, Hazreti Ali'nin sözünü tasdik etti. Halife hazretleri Medine-i münevvereye döndü.
Halife seçilmesindeki sert konuşmalarından hemen sonra, birbirlerine karşı olan sevgilerine bakınız! Kimseye boyun eğmeyen, halife seçimine çağrılmadı diye, Hazreti Ebu Bekir'e biatını geciktiren, Allahın arslanı, Hazreti Ali, şimdi onun muharebeye gitmesini önlüyor. Eğer, kalbinde ona karşı ufak bir kırıklık olsaydı, halife harbe gitsin de, ona bir şey olursa, yerine ben geçerim diye düşünür, hiç olmazsa, gitmesine karışmazdı.
Hazret-i Sıddîk gibi, din uğrunda, asla canını esirgemeyen bir zatın da, cihat gibi mühim bir ibadete başlarken, hiç kimsenin sözü ile, bundan vazgeçmeyeceği meydanda iken, niyetinden dönmesi, ancak Hazreti Ali'nin fikrinin ve sözünün doğru olduğuna güvenmesinden ve ona uymasından ileri geldiği şüphesizdir. Hepsinin düşüncesinin ve konuşmasının, hep İslâm dinine hizmet niyeti ile olduğu, buradan da anlaşılmaktadır.”