Bu anlattıklarının hepsi doğrudur…

06/08/2024 Salı Köşe yazarı V.T

“Ehl-i sünnet itikadına uygun inanıp amel edenler, cennete gidecektir.” 

Behâeddîn Veled hazretleri Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî'nin babasıdır. 1151’de (H.545) Türkistan’da Harezm’de doğdu. Büyük Velî Necmeddîn-i Kübrâ'dan tasavvufu öğrenerek, onun dertlere deva olan feyz ve bereketlerine kavuştu. Bâtınî ilimlerde ilerleyerek, Necmeddîn-i Kübrâ hazretlerinin en önde gelen talebeleri arasına girdi. İcazet verilerek talebe yetiştirmeye başladı. Bu havalide Moğol istilası başlayınca hicret ederek oğlu Celâleddîn-i Rûmî ve bütün ailesi ile beraber Konya’ya geldi. Selçuklu Sultanı Alâeddîn Keykûbâd kendisine çok hürmet eder ve sohbetinde bulunurdu. Behâeddîn Veled hazretleri 1231 (H.628) de Konya'da vefat etti. Behâeddîn Veled hazretlerinin vefatından sonra, Alâeddîn-i Keykûbâd günlerce ata binmedi, sarayında tahtına oturmadı. Kuru hasır üzerine oturarak taziye için gelenleri karşıladı. Camilerde pek çok Kur'ân-ı kerim hatimleri yaptırıp, öksüz ve fakirleri doyurdu, üstlerini giydirdi. Hepsinden meydana gelen sevabı, hocası Sultân-ül-ulemâ hazretlerine gönderdi.

 

Alâeddîn Keykûbâd, bir gün Behâeddîn Veled hazretlerinin bütün halka vaaz ve nasihat vermesini rica etti. Kaniî denilen yerde bir kürsî kuruldu. Bu yerin etrafında mezarlık bulunmaktaydı. İnsanlar kürsînin etrafında toplandılar. Kârîler (Kur'ân-ı kerîmi ezberleyenler) Yâsîn-i şerîfi okuduktan sonra, Sultân-ül-ulemâ hazretleri bu sûreyi tefsir etmeye başladı. Kıyametin kopmasını, kabirden kalkmayı, mahşer meydanına toplanmayı, güneşin bir mızrak boyu yaklaşmasını, insanların grup grup ayrılmasını, defterlerin uçarak ele gelmesini, mizan terazisini, sırat köprüsünü, ceza ve mükafâtı uzun uzun anlattı. Bunları inkâr edenlerin cehenneme, kabul edip de, Ehl-i sünnet itikadına uygun inanıp amel edenlerin, cennete gideceğini bildirdi. Öyle anlattı ki, orada bulunanlar içinde ağlamadık kimse kalmadı. O kabristanda yatan bazı kimseler, Allahü teâlânın emriyle kefenleri boyularında olduğu hâlde kabirlerinden çıktılar ve; “Eşhedü en lâ ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühû ve resûlühü” dedikten sonra; “Ey Allah’ın veli kulu! Senin bu anlattıklarının hepsi doğrudur. Biz bu hâlleri burada yaşıyoruz, hepimiz şahidiz." dediler ve tekrar mezarlarına girdiler. Dua edilirken de, her kabirden iki el çıkmış olduğu hâlde âmin sesleri duyuldu. Bu olanları, orada bulunan herkes hayretle görüp işitti.