Allahü teâlânın takdir ettiğini kabul et!..
25/08/2024 Pazar Köşe yazarı V.T
"Helâl lokma ile, hâlis kalb ile kırk gün ibâdete devâm eden kimsenin kalbi nurlanır..."
Molla Şâh Muhammed hazretleri evliyânın büyüklerindendir. 1582 (H.990)
senesinde Afganistan’da Bedahşan’da doğdu. İlk tahsilini Belh'de yaptı. Daha
sonra Agra’ya kadar olmak üzere Hindistan’ın kuzeyinde bir seyahat yaptı.
Tasavvufta Şeyh Meyânmir'in sohbetlerinde bulunarak Kâdirî yolunda kemâle erdi.
Kısa zamanda yükselip üstün hallere kavuştu. 1661 (H.1072) senesinde
Hindistan’da vefât etti. Sohbetlerinde buyurdu ki:
"Peygamberlerden sonra ihtilâfa, anlaşmazlığa düşen her ümmette,
mutlaka haksızlar, haklılara gâlip ve üstün gelmiştir."
"Helâl lokma ile, hâlis kalb ile kırk gün ibâdete devâm eden kimsenin
kalbi nurlanır, hikmet söylemeye başlar."
"Büyük bir kalabalık, bir yere toplansa ve biri, içinizden akşama
kadar kim yaşayacak, bilsin dense, kimse bilemez. İşin şaşılacak tarafı
şurasıdır ki, eğer o kimselere; 'Öyleyse, ölüm için gerekli hazırlığı yapan,
ayağa kalksın' dense kimse ayağa kalkmaz. Bu gafletten kurtulmaya
çalışmalıdır."
"Zühd, yamalı elbise giymek, arpa ekmeği yemek değil, dünyânın faydasız
şeylerine gönül bağlamamak ve uzun emel sâhibi olmamaktır."
"Para, mal ve mülk, kişinin zâhid olmasına mâni değildir. Dünyâlığı
bulunmayan da zâhid sayılmaz. Dünyânın faydasız şeylerine aşırı düşkünlük olup
olmadığı araştırılıp, ona göre hüküm verilir. Bir kimsenin elinde dünyâlığı
vardır. Fakat zâhiddir. Bir kimsenin de dünyâlığı yoktur. Lâkin zâhid değildir.
Mal, insanın silâhı gibidir. Yâni, insan canını, sıhhatini, dînini ve şerefini
mal ile korur."
"Bir kimsenin, duâ ederken yalnız kendisine duâ edip, ana-babasına ve
diğer Müslümanlara duâ etmemesi, Kur'ân-ı kerîm okumayı bildiği hâlde her gün
en azından yüz âyet okumaması, câmiye girdiği hâlde iki rekat olsun namaz
kılmadan çıkması, kabristandan geçtiği hâlde mevtâlara selâm vermemesi, bir yerde
yalnız olarak yaşıyorsa, cumâ günü şehre geldiği hâlde cumâ namazı kılmaması,
bulunduğu beldeye bir âlim geldiği hâlde, onun ilminden hiç istifâde edememesi,
bir kişi ile dost olduğu hâlde ismini öğrenmeden ayrılması, bir tanıdığı
kendisini dâvet ettiği hâlde dâvetine gitmemesi, gençlik çağı büyük bir fırsat
olduğu hâlde o zamanını boşa geçirmesi, kendisi tok ve komşusunun aç olduğunu
bildiği hâlde, ona bir şeyler vermemesi o kimsenin gafletindendir."
"Rızâ; Allahü teâlânın takdir ettiğine şükrederek kabûl
etmektir."