Cennetten açılan pencere...
25/08/2024 Pazar Köşe yazarı A.U
Evliyânın büyüklerinden Behâeddîn-i Buhârî hazretleri
vefât edince; büyük bir cemaatle kılındı namazı.
Ve defnedildi nurlu kabrine.
Bir talebesi telkîn verdi.
Hepimiz hüzünlüydük.
Abdülkâdir adında çok sevdiği bir talebe vardı.
O, gördüğü enteresan bir vakâyı şöyle anlatır:
Mübârek hocamızı defnedince kabirdeki hâlini merak
ettim...
Haddim olmayarak teveccüh eyledim nûrlu kabrine.
Rabbim yardım etti.
Kaldırdı gözümden perdeyi...
Vâkıf oldum kabir hâllerine.
Şöyle ki;
Kabrine bir pencere açıldı Cennet’ten.
İki hûri içeri girdiler.
Çok da güzeldiler.
Önce selâm verip;
“Efendim, biz nice zamandır sizi bekliyorduk. Allahü
teâlâ bizleri sırf sizin için yarattı. Siz bundan sonra fenâ ve çirkin hiçbir
şey görmiyeceksiniz" dediler.
Dikkat ettim.
Hocam hûrileri dinledi.
Fakat hiç iltifat etmedi.
Cevap da vermedi.
Hattâ göz ucuyla bile bakmadı o hûrilere.
Onlar merakla;
“Ey efendim, merak ettik, bize niçin
bakmıyorsunuz?" dediler.
Büyük velî;
“Rabbimin dîdârını
görmedikçe Ondan başka hiçbir şeyi görmemeye ahdettim… Beni sevenlere şefâat
etmedikçe de hiç kimseyle meşgul olmayacağım” buyurdu.”