Müminin korkusu ile ümidi eşit olmalı...
06/05/2019 Pazartesi Köşe yazarı V.T
"Mümin, Allahü teâlânın rahmetini
hatırlar, ümitli olur, Allahü teâlânın azâbını hatırlar, korkar.”
Düğmecizâde Mehmed Efendi Osmanlı
Devleti’nde yetişen ulemânın büyüklerindendir. Aslen İranlı olup, babası ile
birlikte İstanbul’a geldi. 998 (m. 1590)’da İstanbul’da vefât etti. Bir
dersinde buyurdu ki:
Mutarrif bin Abdullah buyurdu ki:
“Sağlam ve çok dakik bir terazi getirilip, müminin korkusu ile ümidi
tartılsaydı, ikisi birbirine eşit gelirdi. Mümin, Allahü teâlânın rahmetini
hatırlar, ümitli olur, Allahü teâlânın azâbını hatırlar, korkar.”
Lokman Hakîm hazretleri oğluna şöyle
nasihatte bulundu:
“Oğlum! Allahü teâlâdan öyle kork ki, bu
korku seninle ümidin arasına girsin, senin ümidini tamamen kessin. Fakat Allahü
teâlâdan öyle ümit et ki, senin ile korkun arasına girip, sendeki korkudan
hiçbir şey bırakmasın.” Bunun üzerine oğlu; “Ey Babacağım! Benim bir
kalbim var. Kalbimi korku ile doldurursam, bu, benim ümidime mâni olur. Kalbimi
ümit ile doldurursam, bu ümidim, hiçbir korkuya kalbimde yer vermez” dedi.
Lokman Hakim; “Ey oğul! Müminin öyle bir kalbi vardır ki, sanki o iki
kalp gibidir. Birisi Allahü teâlânın rahmetini umar, diğeri ile Allahü
teâlânın azâbından korkar, (Yani, mümin ümit ile korku arasında olacaktır. Ne
sâdece ümit edip, azaptan emin olacak, ne de korkuya düşüp, Allahü teâlânın
rahmetinden ümit kesecek.) Hazreti Ali (radıyallahu anh) anlattı:
-Ben Kâbe-i muazzamada tavaf ederken
birisi ile karşılaştım. Kâbe’nin örtüsüne yapışmış, “Ey her şeyi işiten, her
isteyenin istediğini bilen, ey ısrar edenlerin ısrarından rahatsız olmayan
Allahım! Beni affın ile, rahmetinin tatlılığı ile rızıklandır” diye duâ
ediyordu. Hazreti Ali “Ey Allahın kulu! Sözünü bana bir defa daha tekrar
eder misin?” dedi. O zât, “Sen benim söylediğimi işittin mi?” deyince, Hazreti
Ali “Hızır’ın nefsi yed-i kudretinde olan Allahü teâlâya yemîn ederim ki,
herhangi bir kul, bu sözleri her farz namazın peşinden söylerse, onun günahları
af ve mağfiret olunur” dedi. Bu zâtın Hızır aleyhisselâm olduğunu keşfen
anlamıştı.
İbrâhim-i Havvâs hazretleri buyuruyor
ki: "Kalbin ilâcı beştir: Kur’ân-ı kerîm okumak ve Kur’ân-ı kerîme bakmak,
mideyi boş tutmak, gece kalkıp ibâdet etmek, seher vaktinde ağlayıp sızlamak ve
iyilerle beraber bulunmaktır.”
Şah Şücâ-i Kirmânî şöyle buyuruyor:
"Gözünü harama bakmaktan, nefsini isteklerinden koruyup, kalbini devamlı
murâkabe, bedenini sünnete uygun amellerle mamûr edenin firâsetinde hiç hatâ
olmaz.”