Dünyanın en mutlu insanları
24/06/2019 Pazartesi Köşe yazarı R.A
İki cihânda mesut/bahtiyâr/mutlu olmak için, dünyâda iken, âhirette hesâbı
kolay verilebilecek bir ömür sürmek lâzımdır.
Yakın zamanda, televizyonlarda ve gazetelerde, OECD’nin
hazırladığı bir araştırma raporu yayınlandı. O raporda, “Geçen sene
dünyanın en mutlu ülkeleri” tesbit edilmiş. Buna göre, İskandinavya
Yarımadası’nda yer alan ve başkenti Helsinki olan, yarısı
ormanlarla, bir kısmı da göllerle kaplı, bazı yerlerinde iki
ay boyunca güneşin hiç batmadığı güzel bir coğrafyaya sâhip olan Finlandiya,
birinci sırada gösterilmiş.
Bu vesîle ile biz, “mutluluk (seâdet/saâdet, bahtiyârlık) nedir?” konusu
üzerinde birkaç kelime yazmak istiyoruz...
"Mutluluk", önceden edebiyatımızda "seâdet/saâdet" kelimesiyle
ifâde edilirdi. Nitekim “Saâdet” kelimesi, sözlüklerde “Mutluluk,
bahtiyârlık; dünyâda ve âhirette mutluluk” şeklinde tarif
edilmektedir. “Saâdet-i Ebediyye” de “Ebedî mutluluk,
sonsuz mutluluk, bahtiyârlık” demektir.
“Saâdet” kelimesinden türeyen “saîd” kelimesi ise “Allahü
teâlânın, kendisinden râzı olduğu kimse, Cennetlik kişi” anlamına
gelmektedir. Kur'ân-ı kerîmde (meâlen) buyuruldu ki: “Saîd olanlara
gelince, onlar Cennet'tedirler.” (Hûd sûresi, 108)
İki cihânda mutlu olmak için ne yapmak lâzım? Kur'ân-ı kerîmde ve hadîs-i
şerîflerde bu mevzûda ne buyurulmuştur? Sözleri muteber olan âlimler, bu konu
hakkında neler söylemişlerdir? Özet hâlinde birkaç cümle söyleyelim:
Bilindiği gibi, dünyâdaki bütün insanlar, iki cihânda, yani hem
dünyada, hem de âhirette “mesut” ve “bahtiyâr” yani mutlu
olmak isterler. Fakat mesut/mutlu olan pek azdır; çünkü
saâdetin/mutluluğun ne olduğunu bilen azdır. Şimdi saâdet/mutluluk denilince,
yalnız dünyadaki rahatlık hâtıra geliyor.
Hâlbuki asıl saâdet, ebedî olan âhiret saâdetidir. Âhiret saâdetine
kavuşabilmek için de, Allahü teâlânın ve son Peygamberi’nin emir ve yasaklarına
uymak, onların yolunda olan âlim ve velîleri takip etmek yegâne çâredir; bundan
başka çâre yoktur.
Burada, şu hususu da ifâde edelim ki: İki cihânda mesut/bahtiyâr/mutlu
olmak için, dünyâda iken, âhirette hesâbı kolay verilebilecek bir ömür sürmek
lâzımdır.
Şâfiî mezhebindeki büyük âlimlerden İmâm-ı Mâverdî (rahimehullah), “Saâdet-i
ebediyyeye (ebedî mutluluğa) kavuşmak için evvelâ Müslümân olmak lâzımdır” demiştir.
Yine en büyük âlim ve velîlerden İmâm-ı Rabbânî (rahmetullahi
aleyh), “Cehennem'den kurtulmak ve saâdet-i ebediyyeye (ebedî saadete)
kavuşmak, Peygamberlere (aleyhimüs-selâm) tâbi olmaya bağlıdır” buyurmuştur.
Dâru’l-fünûn Müderrislerinden (yanî eski İstanbul Üniversitesi
Profesörlerinden) Seyyid Abdülhakîm Arvâsî (rahmetullahi
aleyh) de “İki cihân saâdetine kavuşmak, ancak ve yalnız, dünyâ ve
âhiretin Efendisi olan Muhammed aleyhisselâma tâbi olmaya bağlıdır” demiştir.
Ca'fer-i Huldî (rahimehullah) ise, saâdetin anahtarını şöyle veriyor: “Sâlihlerle
berâber olmak, sonsuz saâdetin anahtarıdır.” [Yarın inşallah, bu
konuya devam edelim.]