“Kullarıma güzel vaazla beni tanıt!"
18/06/2022 Cumartesi Köşe yazarı V.T
Vâizler, nasihat,
tövbe, kanâat, zühd, vera, takvâ ve hikmetle insanları Allahü teâlâya
çağırırlar.
Dahîm bin Yetim
hazretleri hadîs ve fıkıh âlimlerindendir. 170 (m. 786) senesinde Şam’da doğdu
ve 245 (m. 859) senesinde Remle şehrinde (Filistin’de) vefât etti. Hadîs
ilminde “Hâfız” derecesine yükselmişti. Fıkıh ilminde de büyük bir âlimdi.
İmâm-ı Evzâî’nin mezhebinde idi. Ürdün ve Filistin Kâdılığına tayin edildi.
Sonra Mısır’da “Kâdı’l-kudât” (Temyiz reîsi) olmak için talepte bulundu ve
hemen bu vazîfeye getirildi. Buyurdu ki:
Vâizler, müttekî,
sâlih âlimlerdir. Konuşmaları Allahü teâlâ için ve sevap kazanmak
maksadıyla olur. Onlar, tefsîrden, hadîsten ve Selef-i sâlihînin yolunda
bulunan sâlih âlimlerin siyerinden, onların güzel hâllerinden anlatırlar.
Nasihat, tövbe, kanâat, zühd, vera, takvâ ve hikmetle insanları Allahü teâlâya
çağırırlar. Allahü teâlâ Nahl sûresinin 125. âyet-i kerîmesinde meâlen şöyle
buyuruyor: “Kullarıma hikmet ile ve güzel vaaz ile, beni tanıt! Ve onlarla
mücadeleni en güzel şekilde yap!” Yani onlarla güzel sözlerle, zarif
işâretler ve latif ibârelerle konuş...
Bu âlimler, insanları
söyledikleri ile ümitlendirip yaptıkları ile aldatmazlar. Söylediklerini önce
kendileri tatbik ederler. Tamah ve mal sevgisiyle alçalmazlar. Çünkü
tamah bulunan yerden çıkan söz, her ne kadar onu hak olarak söylüyorsa da,
kalblere tesir etmez ve dinleyicilere fayda vermez. Büyükler buyurdular ki:
“Söz eğer kalbden söylenirse, kalbe tesir eder. Eğer heva ile söylenirse,
bu söz kalbe ulaşmaz.” Allahü teâlâ, Davud’a (aleyhisselâm) dünyâ sevgisi
kendisini istilâ etmiş olan âlimle oturmamasını vahyetmiş, onların, kulların
yollarını kesen, yol kesiciler olduklarını beyân etmiştir, İbn-i Abbâs’tan
rivâyetle, Peygamber efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyurdu ki:
“Bu ümmet iki grup
insandan müteşekkildir. Bir grup insan vardır ki, Allah, kendisine ilim
vermiştir. O da bu ilmi insanlara saçmıştır. Bundan dolayı da kendisine
tamah (dünyâ sevgisi) meydana gelmemiş olup, herhangi bir karşılık
almamıştır. Bu grupdaki insanlara semâdaki kuşlar, denizdeki balıklar,
yeryüzündeki hayvanlar ve kirâmen kâtibîn isimli melekler istiğfar ederler.
Kıyâmet gününde bunlar, Allahü teâlâya seyyid, şerif olarak gelirler ve
Peygamberlere kavuşurlar...
Diğer bir grup insan vardır ki, Allahü teâlâ kendisine bu dünyada ilim vermiştir. Bu ilim, kendisini insanlara yaklaştırmıştır. Onu bir tamah kaplamış ve bunun (dünyâda) karşılığını almıştır, Allahü teâlâ, mahlûkatın hesabını bitirinceye kadar, o azap görür.”