"Ben, kendi atımla giderim!"
15/09/2019 Pazar Köşe yazarı A.U
Ömer bin Abdülazîz hazretleri halîfe olunca, önüne “saltanat
atlarını” getirdiler.
Onlara sordu ki:
“Nedir bunlar?”
Dediler ki:
“Hilâfete mahsus atlardır efendim. Lütfen binin, sizi hilâfet konağına
götürelim.”
Ancak kabul etmedi.
“Lüzum yok, ben kendi atımla, kendi evime giderim” buyurdu.
Evine gidince hizmetçisi karşıladı.
Baktı ki, düşünceli.
Hemen suâl etti ki:
“Efendim, kederli bir hâliniz var, sebep nedir acabâ?”
Buyurdu ki:
“Hiç sorma. Doğudan batıya kadar bütün ümmet-i Muhammed’i artık benden
soracaklar. Böyle ağır ve mesuliyetli bir işin altına girdim. Nasıl kederli
olmayayım.”
Sonra hanımını çağırdı.
Ona da buyurdu ki:
“Yâ Fâtıma! Benimle yaşamak istiyorsan, bütün zînetlerini beytülmala
vermelisin. O mücevherler sende kalırsa, ben seninle kalamam.”
O da “hayhay” dedi.
Ve zînetlerini çıkarıp, beytülmala gönderdi.
Halîfenin de, şahsına âit “elli bin altını” vardı.
O da, o altınları aldı.
Hibe etti beytülmala.
Sonra hizmetçilerini çağırıp;
“Hepiniz serbestsiniz. Kalmak isteyen, benden bir şey istememek şartıyla
kalabilir” buyurdu.
Onlar ağladılar!
“Şartınızı kabul ediyoruz” deyip, ayrılmadılar...